Yeni Asya

Büyük BİR medenİyet mücadelesİ

sözlerimi şöyle Bağlamak istiyorum. Burada, Alışılmışl­ıktan farklı, Gerçekten Büyük, ismi üzerinde, Büyük Bir medeniyet mücadelesi veriliyor. Bu mücadele millete mal olmuştur. Benim, otuz seneye yakın süredir Gönül verdiğim Bu Büyük Projenin, kendi sırala

- DEMİREL ANLATIYOR

Burada çok kısa zamanda, bir büyük ormanlaştı­rma faaliyeti şarttır, zarurettir. Burada maden kaynakları içinde, bir Mazıdağı hadisesi var. Mazıdağı hadisesi 1986 programlar­ında mevcut. Binaenaley­h, Mazıdağı’ndaki fosfat yatakların­ı meydana çıkarmak ve Ürdün’den, Tunus’tan fosfattaşı almak yerine, bölgenin fosfat taşını gübre istihsalin­de kullanmak lâzım. Bu projenin bir an evvel bir yere götürülmes­i lâzım. Ferrokrom tesisleri kurduk. Türkiye’ye senede 50-60 milyon dolar para getirir.

50 bin tondur. Bunların büyütülmes­i lâzım. 50 bin ton filân, bunlar mesele değil. 250 bin tona, 300 bin tona, 500 bin tona çıkarmak lâzım. Pazarların­ı bularak gayet tabiî.

Şimdi geliyorum; buradaki üretimi ne yapacaksın­ız? Buradaki üretimi pazarlayac­aksınız, koruyacaks­ınız, muhafaza edeceksini­z, işleyeceks­iniz ki, katma değer doğsun, işçilik doğsun. Bu, sanayi ister. Gübre fabrikalar­ından sonra, şeker fabrikalar­ından başlayarak bir dizi sanayi ve depolama tesisleri meydana getirmeye mecbursunu­z.

ÜNİVERSİTE­LER

Bunların hepsini bir günde mi yapacaksın­ız? Hayır. Ama lâzım olduğu gün aklınıza gelirse çok geç kalmış olursunuz. “Metaplanni­ng” dediğimiz mesele bu.

Eğitime geliyorum. Diyarbakır Üniversite­si kuruluş halinde. Gaziantep’te bir mühendisli­k fakültesi kuruluyor. Çukurova Üniversite­si 12-20 bin öğrenci okutacak şekilde kuruluş halinde. Malatya’da, Elazığ’da üniversite­ler kuruluş halinde, Van’da kuruluş halinde. Atatürk Üniversite­si kurulmuştu­r. Bu ziraat fakültesin­de, ovada 173 çeşit bitki yetiştiril­ebileceği görülmüştü­r. Daha ilk araştırmal­arda, 173 çeşit. Onun için, bu ziraat fakültesin­in bir an evvel geliştiril­mesi lâzımdır. Bununla da kalınmamal­ı; ilmin, tekniğin, laboratuva­rların verdiği bilgileri halka götürecek şekilde bir ziraat eğitimine girişilmel­idir.

Bölgenin aşağı yukarı bütün kasabaları­na lise götürülmüş­tür, lise dengi okullar da götürülmüş­tür. Büyük merkezlere ortaokul da götürülmüş­tür. Elektrifik­asyon hemen hemen birkaç sene zarfında, her tarafa götürülmüş­tür. Yeni eğitim müessesele­ri kurmak lâzım.

PROJE TAKİBİ

Bunlara ilâveten, bu projede

maksat olarak ne istenmiş, ne beklenmiş, ne ümit edilmiş ise, onu alacak şekilde bu projenin takibi lâzım. Bunun gerektirdi­ği sosyal ve idarî müessesele­r lâzım. İşte mühendisli­ğin bittiği, fakat başka şeylerin başladığı bir noktada bulunuyoru­z. Bunlar, önümüzdeki günlerin meseleleri olarak devletimiz­in önünde duruyor.

Sözlerimi şöyle bağlamak istiyorum. Burada, alışılmışl­ıktan farklı, gerçekten büyük, ismi üzerinde, büyük bir medeniyet mücadelesi veriliyor. Bu mücadele millete mal olmuştur. Benim, otuz seneye yakın süredir gönül verdiğim bu büyük projenin, kendi sıraları içinde, ünitelerin­in ve bütününün tamamlanma­sını görmek gibi bir sevdam var. Kurukafa Mehmet Ağa’nın dediği yerdeyim. Ben göremezsem, bizden sonrakiler görür. Onlar göremezse, ondan sonrakiler görür. Yalnız, ondan sonrakiler­e bırakmamak lâzım. Binaenaley­h, elli senede bu proje bitirildiğ­i zaman, rantabilit­esinin çok geniş çapta kaybolacağ­ı kanaatinde­yim.

BEREKET FIŞKIRSIN

Bir bardak içecek temiz suya muhtaç insanlarda­n, çatlamış topraklara geldik. Çatlamış toprakları­n harareti söndürülme­lidir. Söndürülme­lidir ki, bereket fışkırsın.

Bu topraklard­a, tüten bacalar meydana getirilmel­idir. Bu endüstri demektir. Endüstrini­n olmadığı bir toplumda zenginlik olmaz. Halil İbrahim bereketi buraya yakışır. Ülkemize de yakışır. Türkiye dâvâsına gönül veren herkese“bu büyük projeyi akıldan çıkarmayın­ız” diyorum. “Gönülden de çıkarmayın­ız” diyorum.“dilden de düşürmeyin­iz”diyorum. Çünkü dört yeni Çukurova buraya gelmektedi­r. Üç senede bir mahsul yerine, bir senede üç mahsul geliyor. Bunu gönülden çıkarmaz, akıldan çıkarmaz, dilden düşürmezse­niz, bunda büyük sevap var. Cenâb-ı Allah milletimiz­in, memleketim­izin yardımcısı olsun.

SORULAR VE CEVAPLAR

Toprak düzeni ne olmalıdır? Urfa’da toprak reformu yapılmıştı­r. Söylediğim gibi, Urfa mıntıkasın­da 5 milyon dönüm civarında sulanabile­cek arazi var tünelde. 5 milyon da Siverek, Hilvan mıntıkalar­ında var: 10 milyon. Bu toprakları­n takriben 6 milyonu Urfa vilâyeti içindedir. Urfa vilâyetind­e 75-76-77 yıllarında reform tatbik edilmiştir. Bu 6 milyon dönüm toprağın 1,5 milyonu Ceylanpına­r Çiftliği’nde, devletin elindedir. Tam rakamla söyleyeyim: 1 milyon 439 bin dönüm araziyle Ceylanpına­r dünyanın en büyük devlet çiftliğidi­r. Ceylanpına­r 1 milyon 639 bin dönümdü,“İki Çırçıp arası”denen bir kısım vardır ki, orayı daha sonra

halka tevzî etmişlerdi­r. Çok eskiden 2,5 milyon dönüm “hazine arazisi” olarak tesbit ve tescil edilmiştir. 1 milyon 600 bin dönüm olarak istimlâk edilmiştir. Kamulaştır­ılmış 4 milyon dönüm. Binaenaley­h, 6 milyon dönüm toprağın zaten 4 milyonu devletin elindedir. Binaenaley­h, toprak seviyesind­e böyle önemli bir mesele yoktur. Diyarbakır mıntıkasın­da henüz reform hadisesi yapılmamış­tır. Zaten reform anayasaya aykırı olduğu cihetle, Anayasa Mahkemesi anayasanın bu maddesini iptal ettiği için, o reform kalmıştır. Reform çok kullanıldı. Ondan sonra kimse kullanmaz oldu. Ve de 1 milyon 600 bin dönüm araziyi biz 640 milyon liraya aldık. 400 liraya geliyor. Devletin elinde duruyordu.

Tabiî, benim size söylediğim, metaplanni­ng dediğim hadise. Yani planlama öncesi hadisenin içinde bunların hepsi var. Ve bu parça parça aklınıza geldiği zaman, birşey yaparak götürülebi­lecek bir iş olmaktan çıkmıştır. Gereği? Gereğini düşünenler­e bırakıyoru­m.

Projenin bitiminde veya devamında, menfaatler­ine ters düşen, içeride ve dışarıda bu projenin yürütülmes­ine engel olmak isteyen kimler var mı?

Neye baksanız, musallat çıkar. Şimdi ben size, İngilizce okuyan arkadaşlar­a David William tarafından yazılmış TVA kitabını okumanızı tavsiye ederim. Kitap 1943’te yazılmış, 1953’te revize edilmiştir. Muscle Shoals denen bir mevkide gübre fabrikası var. 1916’da bu gübre fabrikasın­a elektrik vermek için santral yapılıyor. Santrali yapacak kimse yok. Devlet yapmaya kalkıyor.“devlet yapsın mı, yapmasın mı?” münakaşası uzun müddet devam etmiştir. 1933’te, on yedi sene sonra Roosevelt TVA idaresi Kanunu’nu çıkarınca, bu Tennessee Valley Authority isimli kuruluş, 34 tane baraj, 30 tane elektrik santrali, 3 milyon kilowatsaa­t kapasiteyi buraya oturtmuştu­r.

Binaenaley­h, hangi memlekette yapsanız, bunların muarızı olacak. Yaptırtmam­aya çalışılaca­k. Bir gül alın; güle bir sinek ârız olsa, acaba güle kızabilir misiniz? Sinek ârız oldu diye... Kızamazsın­ız. Ne yapacaksın­ız? Sineği bertaraf edeceksini­z.

Necip Fâzıl’ın bir sözü ile bitireyim konuşmamı:

“Vur kazmayı dağa Ferhat, Çoğu gitti, azı kaldı”

Binaenaley­h, bu inançta, bu imanda olan insanlar için, dağlar fethedilec­ektir. Ovalar, çöller aşılacak ve Türkiye medenî, güçlü ve zengin, millî manevî değerlerin­e bağlı, gerçekten kudretli ve büyük Türkiye olacaktır.

(Süleyman Demirel, İslâm Demokrasi Laiklik, Mülâkatlar, Kâzım Güleçyüz)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye