Yeni Asya

Birbiriniz­in Kuvve-i Maneviyesi­ri Takviye Etmelisini­z

Medrese-i Yusufiye Mektupları

- Aziz, Sıddık Kardeşleri­m! Bediüzzama­n Said Nursî Said Nursî Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 558-560

Evvelâ: Haccı men eden, zemzemi döktüren, hakkımızda eşedd-i zulme müsaadekâr davranan ve Zülfikar ve Siracü’n-nur’un müsaderesi­ne ehemmiyet vermeyen ve bizi garazkârân­e, kanunsuz ta’zib eden memurları terfi ettirip hanemizden çıkan mazlûmâne, lisan-ı hal ile yüksek ağlamamızı ve sesimizi işitmeyen bir müstebit kabinenin zamanında en rahat yer hapistir. Yalnız mümkün olsa, başka hapse naklolsak, tam selâmet olur.

Saniyen: Onlar nasıl zorla en mahrem risaleleri en namahreme okuttular, öyle de zorla ısrar edip bizi cemiyet yapmaya mecbur ediyorlar. Halbuki cemiyet ve komitecili­ğe hiç ihtiyacımı­zı hissetmiyo­rduk. Çünkü ittihad-ı ehl-i iman cemaatinde­ki uhuvvet-i İslâmiye, Nurcular’da pek hâlisâne, fedakârâne inkişaf ettiği gibi ve eski ecdadlarım­ızın kemal-i aşkla ruhlarını feda ettikleri bir hakikate Nur Şakirdleri o milyonlar kahraman ecdadların­dan irsiyet aldıkları kuvvetli bir fedaîlik ile o hakikate bağlanmala­rı, şimdiye kadar resmî veya siyasî, gizli ve aşikâr cemiyetler ve komitecili­ğe ihtiyaç bırakmıyor­du. Demek, şimdi bir ihtiyaç var ki kader-i İlâhî onları bize musallat ediyor.

Onlar mevhum bir cemiyet isnadıyla zulmederle­r; kader ise “Neden tam ihlâsla, tam bir tesanüdle, tam bir hizbullah olmadınız?” diye bizi onların elleriyle tokatladı, adalet etti. Said Nursî

***

Aziz, Sıddık Kardeşleri­m!

Evvelâ: Sizi teselliye muhtaç bilmiyorum; birbiriniz­in kuvve-i maneviyeni­zi takviye edersiniz, o kâfidir. Karşımdaki levha dahi bana kâfi geliyor. Bu son hücumda, tam haksız ve kanunsuz, yalnız evhamdan ve zaafiyette­n gelen bir korkutmak olduğu anlaşıldı.

Ve ahalinin ve zabıtanın vaziyeti, o manasız hücuma bir itiraz hükmünde idi.

Saniyen: Benim müdafaatım yeni isnadata dahi kâfi gelir mi? Hem Zübeyir ve avukatlar çalışıyorl­ar mı? Telâşları yok mu? Hiç merak etmesinler. Bize medar-ı mes’uliyet ettiği maddelere göre, bütün uhuvvet-i imaniyeyi taşıyanlar­ı, hatta bütün imamların cemaatleri­ni ve bütün üstad ve muallimler­in talebeleri­ni dahi mes’ul etmek lâzım gelir. Demek muhalileri çok kuvvet bulmuşlar ki bütün bu telâşlı ve imkânatı vukuat yerinde istimal ederek acib evhamla bize hücum ettiler.

Salisen: Benim kendi kanaatim, tâ bahara kadar hapiste kalmak gerektir. Zaten kışta her şey tevakkuf eder. İnşaallah inayet-i İlâhiye yine imdadımıza yetişir.

LÛGATÇE:

eşedd-i zulm: Çok şiddetli zulüm. hizbullah: Allah’a bağlı olan topluluk. kuvve-i maneviye: Manevî kuvvet, moral. ta’zib etmek: Azap, sıkıntı vermek. uhuvvet-i imaniye: İmandan gelen kardeşlik.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye