Birbirinizin Kuvve-i Maneviyesiri Takviye Etmelisiniz
Medrese-i Yusufiye Mektupları
Evvelâ: Haccı men eden, zemzemi döktüren, hakkımızda eşedd-i zulme müsaadekâr davranan ve Zülfikar ve Siracü’n-nur’un müsaderesine ehemmiyet vermeyen ve bizi garazkârâne, kanunsuz ta’zib eden memurları terfi ettirip hanemizden çıkan mazlûmâne, lisan-ı hal ile yüksek ağlamamızı ve sesimizi işitmeyen bir müstebit kabinenin zamanında en rahat yer hapistir. Yalnız mümkün olsa, başka hapse naklolsak, tam selâmet olur.
Saniyen: Onlar nasıl zorla en mahrem risaleleri en namahreme okuttular, öyle de zorla ısrar edip bizi cemiyet yapmaya mecbur ediyorlar. Halbuki cemiyet ve komiteciliğe hiç ihtiyacımızı hissetmiyorduk. Çünkü ittihad-ı ehl-i iman cemaatindeki uhuvvet-i İslâmiye, Nurcular’da pek hâlisâne, fedakârâne inkişaf ettiği gibi ve eski ecdadlarımızın kemal-i aşkla ruhlarını feda ettikleri bir hakikate Nur Şakirdleri o milyonlar kahraman ecdadlarından irsiyet aldıkları kuvvetli bir fedaîlik ile o hakikate bağlanmaları, şimdiye kadar resmî veya siyasî, gizli ve aşikâr cemiyetler ve komiteciliğe ihtiyaç bırakmıyordu. Demek, şimdi bir ihtiyaç var ki kader-i İlâhî onları bize musallat ediyor.
Onlar mevhum bir cemiyet isnadıyla zulmederler; kader ise “Neden tam ihlâsla, tam bir tesanüdle, tam bir hizbullah olmadınız?” diye bizi onların elleriyle tokatladı, adalet etti. Said Nursî
***
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Sizi teselliye muhtaç bilmiyorum; birbirinizin kuvve-i maneviyenizi takviye edersiniz, o kâfidir. Karşımdaki levha dahi bana kâfi geliyor. Bu son hücumda, tam haksız ve kanunsuz, yalnız evhamdan ve zaafiyetten gelen bir korkutmak olduğu anlaşıldı.
Ve ahalinin ve zabıtanın vaziyeti, o manasız hücuma bir itiraz hükmünde idi.
Saniyen: Benim müdafaatım yeni isnadata dahi kâfi gelir mi? Hem Zübeyir ve avukatlar çalışıyorlar mı? Telâşları yok mu? Hiç merak etmesinler. Bize medar-ı mes’uliyet ettiği maddelere göre, bütün uhuvvet-i imaniyeyi taşıyanları, hatta bütün imamların cemaatlerini ve bütün üstad ve muallimlerin talebelerini dahi mes’ul etmek lâzım gelir. Demek muhalileri çok kuvvet bulmuşlar ki bütün bu telâşlı ve imkânatı vukuat yerinde istimal ederek acib evhamla bize hücum ettiler.
Salisen: Benim kendi kanaatim, tâ bahara kadar hapiste kalmak gerektir. Zaten kışta her şey tevakkuf eder. İnşaallah inayet-i İlâhiye yine imdadımıza yetişir.
LÛGATÇE:
eşedd-i zulm: Çok şiddetli zulüm. hizbullah: Allah’a bağlı olan topluluk. kuvve-i maneviye: Manevî kuvvet, moral. ta’zib etmek: Azap, sıkıntı vermek. uhuvvet-i imaniye: İmandan gelen kardeşlik.