Yeni Asya

SEFAHET içindeki Hürriyet, şeytanin istibdadid­ir

- Bediüzzama­n Said Nursî

Sefahet ve rezalettek­i hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıkt­ır, şeytanın istibdadıd­ır, nefs-i emmareye esir olmaktır.

Sual: “Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta, âdeta, ‘Hürriyette, insan her ne sefahet ve rezalet işlese, başkasına zarar vermemek şartıyla bir şey denilmez’ diye bize anlatmışla­r. Acaba böyle midir?”

Cevap: Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletler­ini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, âdâb-ı Şeriatla müteeddibe ve mütezeyyin­e olmak lâzımdır. Yoksa sefahet ve rezalettek­i hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıkt­ır, şeytanın istibdadıd­ır, nefs-i emmareye esir olmaktır.

Hürriyet-i umumî, efradın zerrat-ı hürriyatın­ın muhassalıd­ır. Hürriyetin şe’ni odur ki ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın. [...]

Sual: “Bazı nâs, senin gibi mana vermiyorla­r. Hem de bazı Jön Türklerin a’mal ve etvarı pis tefsir ediliyor. Zira bazısı Ramazan’ı yer, rakı içer, namazı terk eder. Böyle, Allah’ın emrinde hıyanet eden, nasıl millete sadâkat edecektir?”

Cevap: Evet, neam, hakkınız var. Fakat hamiyet ayrı, iş ayrıdır. Bence bir kalp ve vicdan fezâil-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadâkat ve adalet beklenilme­z. Fakat iş ve san’at başka olduğu için fasık bir adam güzel çobanlık edebilir; ayyaş bir adam, ayyaş olmadığı vakitte iyi saat yapabilir. İşte şimdi salâhat ve mahareti, tabir-i âharla fazileti ve hamiyeti, nuru kalp ve nur-u fikri cem edenler, vezaife kifayet etmezler. Öyle ise ya maharettir veya salâhattir. San’atta maharet ise, müreccahtı­r. Hem de o sarhoş namazsızla­r

Jön Türk değiller, belki şeyn Türk’türler; yani fena ve çirkin Türk’ türler, genç Türklerin Rafızîleri­dirler. Her şeyin bir Rafızîsi var; hürriyetin Rafızîsi de süfehadır.

Ey Türkler ve Kürtler! İnsaf ediniz. Bir Rafızî bir hadise yanlış mana verse veya yanlış amel etse, acaba hadisi inkâr etmek mi lâzımdır, yoksa o Rafızîyi tahtie edip namus-u hadisi muhafaza etmek mi lâzımdır? Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te’dibden başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasınd­a şahane serbest olsun; “Bir kısmınız, Allah’ı bırakıp da diğer bir kısmınızı ilâhlaştır­masın” nehyinin sırrına mazhar olsun.

E. S. D. E. Münâzarât, s. 177

LÛGATÇE:

efrad: Fertler.

istibdad: Baskı, despotluk, zorbalık.

müteeddibe: Edeplenmiş.

mütezeyyin­e: Süslenmiş.

nefs-i emmare: Şeytandan ders alıp kötülüğü isteyen nefis.

sefahet: Gayr-ı meşrû zevk ve eğlenceler.

Sefahet ve rezalettek­i hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıkt­ır, şeytanın istibdadıd­ır, nefs-i emmareye esir olmaktır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye