ÇAYLAR ŞİRKETTEN
Geçmiş yıllarda şehirler arası yollarda otobüsle yolculuk yapanlar mola yerlerinde yapılan anonsu hatırlayabilir. Otobüs mola tesisine girdiğinde görevli “... tesislerine hoş geldiniz. Kaptanınız yarım saat yemek ve ihtiyaç molası vermiştir. Çaylar şirketinizin ikramıdır” derdi.
Çay, ülkemiz için önemli tarım ürünlerinden biridir. Her yıl Mayıs ayında sezon açılır ve ‘ilk sürgün’ler toplanır. Çay denildiğinde de Doğu Karadeniz ve öncelikle Rize akla gelir. Bu yıl da çay sezonu açıldı ve yaş çay kilogram fiyatı 2.45 TL olarak açıklandı. İşin tabiatı gereği üretici her zaman daha fazla fiyat ister. Bugün yaş çayın kilogramına 5 TL verilmiş olsa bunu bile yetersiz bulan üreticiler olabilir.
Ancak çay üreticisinin meselesi sadece yaş çay fiyatı değil. Sistemde birbiri içerisine girmiş dertler, problemler var. Bir yanda ‘organik çay’ üretimi devam ederken öte yanda eski sistem, organik olmayan çay üretimi devam ediyor. Yılların ihmali neticesinde çay üreticisi geçim zorluğu çekmiş ve çay tarlalarıyla meşgul olmayı ‘ek iş’ olarak yapmıştır. Buna mecbur kalmıştır, çünkü köyde ikamet ederek ve sadece çay üreterek geçinme imkânı iyice zorlaşmıştır. Netice köyler başta olmak üzere üreticiler büyük şehirlere göç etmiş durumdadır.
Bazı vadilerde başlayan ‘organik çay üretimi’ ilgi görse de çayın tamamının organik olması bugün için imkân harici görünüyor. Böyle bir durumda hem kuru çay fiyatı yükselecek hem de üretilen çay Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktan uzak kalacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen, 2018 Yılı Yaş Çay Alım Kampanyası açılış töreninde yaptığı konuşmada, çay üretimiyle ilgili değerlendirmelerde bulunmuş. Türkiye’de çay bahçelerinin ortalama 2 ila 2,3 dönüm arasında değiştiğine dikkati çeken Fakıbaba, şu değerlendirmede bulunmuş: “Dünya artık 5 bin dönümden aşağı tarım yapmıyor. Çayın esas anavatanı Rize. Bunun yanında Trabzon, Artvin ve diğer şehirlerimiz de var. (...) Mutlaka ve mutlaka sözleşmeli bir şekilde bu alanları büyüterek, büyüttüğümüzde de destek vererek... 100 dönümden aşağı olmamak kaydıyla, emin olun buna destek verilip özel sektör veya ÇAYKUR eliyle işletilmiş olsa inanıyorum ki çok daha büyük bir mesafe kat ederiz.” (AA, 1 Mayıs 2018)
“Rize’de çay içtim, bunun lezzeti dünyanın başka bir yerinde yok. Bunu korumak zorundayız” diyen Fakibaba, “Böyle gidecek olursak korkarım çayın lezzetini kaybedebiliriz. Mutlaka ve mutlaka sözleşmeli aile işletmeciliği olayına geçmemiz ve alanları büyütmemiz lâzım. Rize’nin çayı yıllarca devam edecek ve üretici kardeşlerimiz paralarını daha fazla kazanacak. Türk halkı da damak tadına uygun çaylarını içmeye devam edecek. Bu bağlamda çok çalışmamız gerektiğine ve bu kardeşinize hak vereceğinize yürekten inanıyorum” demiş.
Çayda nasıl bir sistem düşünüldüğünü tam olarak bilemiyoruz, ama bu planlar yapılırken üreticiyle birebir görüşmek, onların fikirlerini almak çok önemli. Tabiî ki çay tarlalarının miras yoluyla bölünmesi çok büyük bir problem. İyice küçülen ‘pay’lar bir aileyi geçindirmekten uzaklaşınca haliyle çay üretimi de düşüyor. Bir proje ile bunları bir araya getirmek, üreticiyi ikna etmek nasıl olur bilemiyoruz, ama diğer tarım ürünleri gibi çayın da kıymetini bildiğimizi söylemek kolay değil. Öyle olsa bunca yıl çay üretiminin ölmesi beklenir miydi?
Haksız eleştiriler yaptığımızı düşünenler varsa ‘organik çay üreticisi’ olduğumuzu düşünüp öyle itiraz etse iyi olur...