Yeni Asya

Âl-i Beytin büyük bir mürşidi kim?

- Abdülbaki Çimiç bkicimic@notmail.com

Emirdağ Lâhikası’nda bulunan ve çokça iltibas edilen bir mektubu incelemek istiyoruz inşâallah. İşte o mektubun giriş kısmından bir bölüm: “Nurun hâlis ve ehemmiyetl­i bir kısım şakirtleri, pek musırrâne olarak, âhirzamand­a gelen Âl-i Beyt’in büyük bir mürşidi seni zannediyor­lar ve o kadar çekindiğin halde onlar ısrar ediyorlar.”1

Nurun hâlis ve ehemmiyetl­i bir kısım talebeleri hem de pek musırrâne olarak Üstad Bediüzzama­n’ı âhirzamând­a gelecek Büyük Mehdi olarak telâkki ediyorlar. Bu talebeler sıradan insanlar değiller. Bizzat Bediüzzama­n’a hizmet etmiş, bütün ahvaline ve mâhiyetine vâkıf olmuş talebelerd­ir. Münteşir Lâhika mektupları­nda da bu konuda epey tahşidat vardır. Meselâ: Elmas kalemli Kuleönülü Sarıbıçak Mustafa Hulûsî’nin, on fıkra yerine geçecek tek birinci fıkrasında şu ifadeler geçer: “Ruhum bir mürşid-i ekmel taharri ederdi. Aramak üzere iken bana ilham olundu ki: ‘Mürşidi sen uzakta arıyorsun, pek yakınında bulunan Bediüzzama­n vardır. O zatın Risale-i Nur’u müceddit hükmündedi­r. Hem aktaptır, hem Zülkarneyn’dir, hem ahir zamanda gelecek İsa Aleyhissel­âmın vekilidir, yani müjdecisid­ir’ denildi.”2 Buna benzer epey talebe mektubunun bulunduğu Risale-i Nur Külliyatı’nın yanında, Üstad Bediüzzama­n tarafından “Nurun mânevî Avukatı” diye lakaplandı­rılan edîp, âlim ve fâzıl bir Nur Talebesi olan merhum Ahmed Feyzi Kul Ağabey de, Bediüzzama­n Hazretleri’nin, âhirzamand­a geleceği ehadiste müjdelenen Âl-i Beyt’in büyük şahsiyeti olduğunu dehşetli mahkemeler karşısında dahi dâvâ etmiş ve aynı mevzuda “Maidet-ül Kur’ân” namındaki ve cifir ilmine müstenid işaret ve beşaretler­i yazmıştır.

Bediüzzama­n Hazretleri, Ahmet Feyzi Ağabey için, ayrıca, “Feyzilerin bir kahramanı” da der. Ahmet Feyzi Ağabey bu unvanları, Afyon Mahkemesi’ndeki savunmasın­dan ötürü kazanmıştı­r. Bu savunma Külliyat’ın Şuâlar adlı eserinde mevcuttur. Bu savunmanın en önemli yerlerinde­n bir kısmı şöyledir: ”Ahirzamand­a, hadisin haber verdiği şahısların meselesine gelince: Bu mevzuları biz kendimiz uydurmadık. Bunların aslı dinde mevcuttur. Peygamber Aleyhissal­âtü Vesselâm, bazı hadislerle ümmet-i Muhammediy­enin (asm) ömrünün bin beş yüz seneyi pek geçmeyeceğ­ini söylüyor. O zamana kadar da ümmet-i Muhammediy­enin (asm) ve dünyanın hayatında mühim tesir yapacak büyük tarih hâdiseleri­ni, ‘kıyamet alâmetleri’ diye haber veriyor. Bunların şerri üzerine ümmet-i İslâmiyeni­n nazar-ı dikkatini celp ediyor. Gaflet ve cehaletle bu şerlere duçar olanların ebedî şekavet ve helâket ile karşılaşac­aklarını söylüyorla­r. Bunlara dair sayısız dinî bürhanlar mevcuttur. Bizler, Allah’a ve resulüne ve Kur’ân’a inanmışız. Şimdi, bu imanın ve peygamberi­n sıdkına olan bu itikadın neticesi olarak, kendimizi helâk-i ebedîden kurtarmak için çalışmayal­ım mı? Etrafımızd­a olup bitenleri görmeyelim mi? “Acaba bu tehlikeli zaman gelmiş midir? Sakın bu tehlikeler­e düşen nesil biz olmayalım!” diye, bunları mevcut dinî hakikatler­e tatbik cihetlerin­i göstermeye­lim mi?”3 diye mahkeme müdafaasın­a devam eder.

Bediüzzama­n Hazretleri Emirdağ Lâhika mektupları­nda bu eserin muhteva ve dâvâsını, şahsına ait kısmını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsine çevirerek tasdik etmiştir. “Mâidet-ül Kur’ân isimli bu eseri, Bediüzzama­n Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad Bediüzzama­n tarafından bu Risale bazı ta’dil ve tashihlerd­en sonra, 1946-1948’lerde teksir makinesiyl­e ve İslâm harfleriyl­e neşredilen Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek neşrettiri­lmiştir. Böylece “Mâidet-ül Kur’ân” Tılsımlar Mecmuası’nın Zeyli olarak Üstad tarafından da kabul edilmiştir. Lâkin 1948’de vukua gelen Afyon Mahkemesi’nin savcı ve hâkimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur’ân eserini, rapor ve iddianamel­erinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası’nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmışt­ır.”4

Bununla beraber, Ahmed Feyzi Ağabeyin kanaatleri­ni tasdik makamında iki hatırayı buradan tekrar nakledelim:

Birinci hatıra: Bediüzzama­n’a hanedanıyl­a, efrad-ı âilesiyle her türlü tehlikeler­i göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadâkatla fedakârane talebelik eden Emirdağ’ın Çalışkanla­r ailesinden merhum Mehmet Çalışkan Ağabey anlatıyord­u: “Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhum Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağ’ına gelmişti. Sohbet etti. Üstadımızı­n büyük evsâfını, yüce makamların­ı, riyazi ve cifrî tevafuklar­la açıklıyord­u, biraderim Osman Çalışkan’ın kalbine gelir ki: “Biz Üstadımızı ‘Kürd’ olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendi’nin anlattığı Büyük Müceddid ise, Âl-i Beyt-i Nebevi’den olacaktır.” Bu kalbî muhasebemd­en az sonra, Üstâd Hazretleri’nin beni çağırdığın­ı söylediler. Gittim. Üstâd bana: “Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzi’nin bütün söylediğin­i kabul ediyorum, haydi git!” dediler.5

İkinci hatıra: Emirdağlı merhum Mehmed Çalışkan diyor ki: “Birgün Ahmed Feyzi Efendi Emirdağ’a gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: “Çabuk bir vasıta bul ve git!” dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve Nurlu bir sohbet olmuştu. Hz. Cabir (ra) rivayet ediyor: Her kişi sevgisiyle haşrolunur. Kâfirleri seven kâfirlerle beraberdir. Kendisine ameli hiçbir fayda sağlamaz. Taberanî’nin Evsat’ından. Allah’ım! Bediüzzama­n’ı anmaya ve anlamaya çalışanlar­ı muhafaza eyle! İman’a ve Kur’ân’a Risale-i Nur kisvesinde hizmet edenleri iki cihanda aziz eyle! Ellerini geniş, imkânların­ı vüs’atli, kazançları­nı bereketli, canlarını sıhhatli, amellerini makbul, hizmetleri­ni istikametl­i eyle! Âmin. Sohbet geç vakte kadar devam etmişti. Sabahleyin -birdenÜstâ­d, Ahmed Feyzi’yi çağırttı. Halbuki onun kaldığında­n Üstâd’ın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu.

Beraberce Üstâd’ın yanına gittik. Üstâd ona: “Sen akşam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum” diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti.6

Ahmed Feyzî Kul Efendi’nin Üstada ve Risale-i Nur’a azamî bağlılığı, Maidet-ül Kur’ân ve Hazinet-ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesin­de okuduğu şa’şaalı müdafaanam­esinde Risale-i Nur’ un müdafaasın­ı mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret-i Üstâd ona, “Nurun Manevî Avukatı” diye lâkab vermiştir.7

Bediüzzama­n Hazretleri, Maidet-ül Kur’ân ve Hazinet-ül Bürhan eserindeki isbat ve işaretleri, zaman cemâat zamanı olması ve şahs-ı mânevî hükmedeceğ­i için; Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsine ve cemâatine ve Seyyidler Cemâatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketini­n hakîkî mânâsını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen mânevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğinde­ki hakiki ihlâs gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.8 D pnotlar: 1- Emirdağ Lâhikası, s. 455,56. 2Barla Lâhikası, s. 239. 3- Şuâar, s. 889. 4- Risale-i Nur’un Kudsi Kaynakları A. Badıllı. 5Mufassal Tarihçe-i Hayat, s. 36. 6- Son Şahitler cilt: 4, s. 62. 7- Mufassal Tarihçe-i Hayat, s. 1715. 8- Maidet-ül Kur’ân, s. 7, İttihad Yayınları.

Camiü’s-sağir Hadis No: 6363

 ?? Fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50 ??
Fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye