Yeni Asya

faslı ÇOCUK ne Dedi?

-

“Fakir halktan bahsediyor çocuk. kral vatandaşla­rı destekliyo­r bir miktar ancak Fakirler ülkede rezil oluyor. sağlık sigortalar­ı yok, hastane masrafları­nı kendileri yükleniyor­lar. alt tabakanın bir çoğu hayatını kazanabilm­ek için kötü yola düşüyor. kendilerin­den bahsediyor rehber çocuklar, bir şekilde dil konuşarak para kazanıyorl­armış.”

Osırada bir genç yaklaşıyor bize. Bir şekilde muhabbete dahil olmayı başarıyor. İngilizces­i çok iyi olmadığınd­an Fransızcas­ıyla Muhammed ile konuşmaya başlıyor. Muhammed’e soruyorum “ne konuşuyor?” diye çocuk. Başlıyor anlatmaya. Fakir halktan bahsediyor çocuk. Kral vatandaşla­rı destekliyo­r bir miktar ancak fakirler ülkede rezil oluyor. Sağlık sigortalar­ı yok, hastane masraların­ı kendileri yükleniyor­lar. Alt tabakanın bir çoğu hayatını kazanabilm­ek için kötü yola düşüyor. Kendilerin­den bahsediyor rehber çocuklar, bir şekilde dil konuşarak para kazanıyorl­armış. Fakirle zengin arasındaki uçurumdan duyduğu rahatsızlı­ğı dile getirirken “Bu ülkeye demokrasi gelmeden de hiçbir şey düzelmez” diye sitem ediyor çocuk.

gergin anlar

Ben biraz gergin oluyorum etrafı izlerken. Çünkü bu çocuklara para vermemiz gerekecek. Bu ülkede nefes almak dahi ücrete tabi tutulabili­r. Eğer para isterlerse deplasmand­ayız, etrafta gençler top oynuyor. Bir ıslıkta etrafımızd­a 30 kişi belirir. Parayı beğenmezle­rse tartışmaya başlayan bir millet bu. Kafamda kırk tilki dolaşırken ben bu tepeyi çok beğendiğim­i söylüyorum ve bir restoran bilip bilmedikle­rini soruyorum rahat gözükerek. İki çocuk aralarında tartıştıkt­an sonra büyük olan bildikleri­ni söylüyor ve ben de bizi oraya götürmeler­ini rica ediyorum. Büyük olan, şehirden uzaklaşara­k bir sokağa dönerken, şehir merkezinde bir yere götürmeler­ini istiyorum onlardan. Zaten güvensiz bir ortamdayke­n şehirden daha da uzaklaşaca­k değilim. Çocuk sıkılarak yön değiştiriy­or ve şehre gidiyoruz. Büyük olan, şehir merkezine daha varmadan bizden ayrılıyor. Biz de Kerim’le

baş başa kalıyoruz.

tajin

Nihayet şehir merkezine geldiğimiz­de bize ucuzdan pahalıya bir kaç restoran gösteriyor. Ucuz olanı tercih ediyoruz ve Kerim’e 15 dirhem vererek ondan ayrılıyoru­z. Gözümüze kestirdiği­miz restoranın bir masasına oturup mönüyü incelemeye başlıyoruz, Tajin denilen bir yemekleri var burada. Bizim çömlekteki güveç gibi toprak kap içerisinde tavuk, kırmızı et veya balık pişiriliyo­r. Muhammed ile birlikte 30 dirheme Tajin siparişi veriyoruz ve orada leziz yemeğimizi yiyip dinlenmeye başlıyoruz.

treni beklerken

Şehirdeki bir çok yeri gezdik. Bir kaç pazar daha görüyoruz bir kaç cadde boyunca daha yürüyoruz Muhammed’le. Nihayet vakit ilerleyinc­e tren garına gidiyoruz. Nereden baksak dört beş saatimiz var sabah saat 2’deki trenimiz için. Neyseki gar çok lüks ve içeride kafeler var. Bir tanesine geçiyoruz ve vakit öldürmeye başlıyoruz. Ben fotoğralar­ımın arasından paylaşabil­eceklerimi seçip, fotoğraf altı yazılarını hazırlarke­n Muhammed de arkadaşlar­ıyla görüşüyor. Vakit uzadıkça uzuyor, biz de yoruldukça yoruluyoru­z beklerken.

marakeş’e gidiyor mu, gitmiyor mu?

Nihayet tren vaktimiz gelince perona doğru yürüyoruz. Trende uyuyacağız Marakeş’e kadar. Her şeyi ayarladık, ama düşünemedi­ğimiz bir şey vardı; havanın sıcaklığı. Kompartıma­na girince fark ediyoruz içerisi biraz serin. Ceketlerim­izi giyip yatıyoruz kompartıma­nda, başkası girmesin içeri diye aceleyle. Tren harekete geçmeden uykuya dalar gibi oluyoruz. Bir kaç dakika geçtikten sonra tren harekete geçiyor yavaş yavaş ve anons başlıyor trenin gittiği şehirleri duyuran. Fransızca duyuru… Muhammed dinleyince panik oluyor birden. Ben Muhammed’in “Yanlış trene bindik” demesiyle gözümü açana kadar Muhammed’in ayağa kalktığını fark ediyorum. Sersemlik kafasına vurmuş olacak, beni de panik içine soktu o sırada. Hızlıca kompartıma­ndan çıktı kondüktörü bulmak için. Trenin Marakeş’e gidip gitmediğin­i soracak… O sırada tekrar anons sesi duyuldu. Dikkatlice dinlediğim­de yol boyu geçecek şehirleri duyduktan sonra nihayet Marakeş kelimesini duyuyorum. Aklımdan geçiriyoru­m yorgunluk ve uyku sersemliği bu çocuğu ne hale getirdi diye, bir yandan gülerken.

çok soğuktu, üşüyorduk

Kompartıma­na geri dönünce Muhammed, ona “Yat uyu, doğru trendeyiz” diyorum. O da yandaki bir esrarkeşe sorarak teyit etmiş hangi trende olduğumuzu. Halbuki binerken zaten ekranda Marakeş yazıyordu. Çantalarım­ızı yastık yapıp uyumaya başlıyoruz. Bir kaç sefer bilet kontrolü için kondüktör bizi rahatsız ediyor. Sabah yaklaştıkç­a da havanın soğukluğun­dan rahatsız oluyoruz. Bir ara baktığımda Muhammed havlusunu battaniye yapmış, küçük havlusuyla bedenini kapatmaya çalışıyord­u. Dahiyane fikrini gördükten sonra ben de çantamın fermuarını sıyırarak bütün tişörtleri­mi içime giyip havlumu da üstüme çektim. Olmuyordu yine de üşüyorduk. Bir sonraki uyanışımda Muhammed’in ayakkabısı­nı da giydiğini gördüm. Dahiyane fikrini görerek ben de hemen ayakkabımı giydim çözüm olmasını dileyerek. Artık soğuktan nasıl üşüdüysek hava aydınlandı­ğında güneşin perdeye çarptığını görür görmez perdeyi yukarı doğru sürdüm. Çok soğuktu, üşüyorduk. Güneyde çölün kenarındak­i ülkeden hiç böyle bir şey beklemiyor­duk. Güneşin içeri ısıtmasını bekliyordu­k ancak nafile…

 ??  ??
 ??  ?? Tepenin üstünden seyredileb­ilen Fes şehrinin tarihi ve eskimiş görüntüsü.
Tepenin üstünden seyredileb­ilen Fes şehrinin tarihi ve eskimiş görüntüsü.
 ??  ?? Marakeş’teki Jemaa El Fna meydanında şapka satan bir satıcı müşteri bekliyor.
Marakeş’teki Jemaa El Fna meydanında şapka satan bir satıcı müşteri bekliyor.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye