EĞİTİMİMİZ İCAT ÇIKARMAYA MÜSAİT Mİ?
Ülkemizin ekonomi alanında kalkınması ve zengin olmasının yolu yeni şeyler yapmaktan geçiyor. Hangi ülke yeni şeyler yapar ve bunları dünyaya satabilirse o ülke, o millet ilerlemiş olur, hedelerine ulaşır. Aksine yeni şeyler söyleyip yeni şeyler yapamayan kim olursa olsun yerinde sayar, çağın gerisine düşer.
“İki iki daha dört eder” katiyetindeki bu tesbiti bilmeyen, kabul etmeyen yoktur. Mesele, bunu bilmekten ziyade gereğini yapmakta. Yeni şeyler yapmak için çalışmayıp “Biz dünyaya bedel bir coğrafyaya sahibiz” diyerek öne geçebilir miyiz?
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı da bu manada tesbitler yapmış ve “Bizlere düşen görev, çocuklarımızın hayal güçlerini teşvik etmektir. Bırakalım çocuklar merak etsinler, dağıtsınlar, yapsınlar, bozsunlar, sonra tekrar yapsınlar. Bırakalım çocuklar icat çıkarsınlar” demiş. (AA, 5 Mayıs 2018)
Düzce’de düzenlenen “10. Geleneksel Bilim, Teknoloji, Sanat Etkinlikleri Sergisi”ne katılan bakan Faruk Özlü, çocuklara yapılan her yatırımın, sadece onların kişisel geleceklerine değil, toplumun bütününe ve ülkeye yapılan yatırımlar olduğunu da belirtmiş.
Dijital bir nesil yetiştiğini de hatırlatan Özlü, devamında şöyle konuşmuş: “Bugün ülkemizde 0-14 yaş arasında, yaklaşık 20 milyon çocuğumuz var. İşte bu çocuklar, geleceğin dijital dünyasının asıl aktörleri olacaktır. Dijital dünyadan kaçmamız, dijital dünyanın gerçeklerine gözlerimizi kapamamız mümkün değildir.
Dolayısıyla, çocuklarımızı bu dünyaya hazırlamak, onları bu dünyanın gereklerine göre donatmak zorundayız. (...) Gelecekte, kaç dil bildiğinizden daha önemlisi, hangi programlama dillerini bildiğiniz olacak.
Kodlama yetenekleri, çocuklarımıza çok daha fazla kapı açacak. (...) Bizlere düşen görev, çocuklarımızın hayal güçlerini teşvik etmektir. Çocuklarımıza bilimi ve teknolojiyi sevdirelim. Teknolojiyi sadece cep telefonu veya bilgisayar oyunları olarak görmemeleri için, elimizden geleni yapalım.”
Tesbitler doğru, ancak asıl soru şu: Eğitim sistemimiz çocuklarımızın ‘icat çıkar’masına uygun bir yapıya sahip midir? “Ona dokunma, buna dokunma, karışma, itiraz etme, sağa dön, sola dön” anlayışı ile idare edilen bir sistemden icat çıkarmasını bekleyebilir miyiz?
Mutlaka iyi işleyen, çocukları icat çıkarmaya teşvik eden eğitim kurumları da vardır ya da öyle olmasını arzu ederiz. Fakat umumî anlamda eğitim sistemimizin böyle bir yapıya sahip olduğunu söylemek kolay değil. “Öyledir, eğitim sistemi saat gibi işliyor. Çocuklarımız icat çıkarmak için yarış halindedirler” diyenler varsa karşılaştığımız bir misali hatırlatalım: Geçenlerde otobüsle seyahat ederken bir lise öğrencisi, okulundaki kütüphaneden istifade edemediğini söylüyordu. Yan sırada oturduğumuz için bilmecburiye sebebini sorduk. Cevaben, “Kütüphanenin düzeni bozulur, kitapların yerleri karışır diye bizi kütüphaneye almıyorlar. Kütüphane sorumlusuna ‘İstedikleri kitabın ismini yazsınlar, varsa verirsin’ demişler” dedi.
Elbette bir okulda yaşanan olumsuzluğu genelleştiremeyiz. Ama bu tavır bir anlayışı, bir bakış açısını göstermesi bakımından önemlidir. Kitaplar için bile ‘yeri değişir, kütaphanenin düzeni bozulur’ denilen bir yerde çocukların dağıtmasına, bozmasına, icat çıkarmasına müsaade edilir mi?
Ne edip edelim, eğitim sistemini icat çıkarmaya müsaid hale getirelim derim.