İSLÂMİYETE LÂYIK doğruluğu GÖSTERMELİYİZ
Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan fevç fevç dâhil olacaklardır.
Bence bir Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyetten tecerrüd etse bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyetten vazgeçemez. En ebleh, en sefih bile, sedd-i rasin-i istinadımız olan İslâmiyete bütün mevcudiyetiyle taraftardır; lâsiyyema siyasetten haberdar olanlar...
Hem Zaman-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize bildirmiyor ki bir Müslüman, muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini İslâmiyet’e tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dâhil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var, o başka mesele... Taklit ise ehemmiyetsizdir. Hâlbuki edyan-ı saire müntesipleri mutlaka fevç fevç muhakeme-i akliye ile ve bürhan-ı kat’î ile daire-i İslâmiyet’e dâhil olmuşlar ve olmaktadırlar. Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan fevc fevc dâhil olacaklardır.
Hem de tarih bize bildiriyor ki ehl-i İslâm’ın temeddünü, hakikat-i İslâmiyet’e ittibaları nisbetindedir; başkaların temeddünü ise dinleriyle makusen mütenasibdir.
Hem de hakikat bize bildiriyor ki mütenebbih olan beşer dinsiz olamaz. Lâsiyyema uyanmış, insaniyeti tatmış, müstakbele ve ebede namzet olmuş adam dinsiz yaşayamaz. Zira uyanmış bir beşer, kâinatın tehacümüne karşı istinad edecek ve gayr-i mahdut âmâline neşv ü nema verecek ve istimdadgâhı olacak noktayı, yani Din-i Hak olan dane-i hakikati elde etmezse yaşayamaz. Bu sırdandır ki herkeste Din-i Hakkı bulmak için bir meyl-i taharri uyanmıştır. Demek istikbalde nev-i beşerin din-i fıtrîsi İslâmiyet olacağına beraatü’l-istihlâl vardır.
Ey insafsızlar! Umum âlemi yutacak, birleştirecek, besleyecek, ziyalandıracak bir istidatta olan hakikat-i İslâmiyeti nasıl dar buldunuz ki fukaraya ve mutaassıp bir kısım hocalara tahsis edip İslâmiyetin yarı ehlini dışarıya atmak istiyorsunuz. Hem de umum kemalâtı câmi, bütün nev-i beşerin hissiyat-ı âliyesini besleyecek mevaddı muhit olan o kasr-ı nuranî-i İslâmiyet’i ne cür’etle, matem tutmuş bir siyah çadır gibi bir kısım fukaraya ve bedevîlere ve mürtecilere has olduğunu tahayyül ediyorsunuz? Evet, herkes âyinesinin müşahedatına tâbidir. Demek sizin siyah ve yalancı âyineniz size öyle göstermiştir.
Esk Sa d Dönem Eserler , Münâzarât, s. 192
Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan fevç fevç dâhil olacaklardır.
LÛGATÇE:
fevc fevc: Akın akın, dalga dalga.
lâsiyyema: Bilhassa, özellikle.
makusen mütenasib: Ters orantılı.
sedd-i rasin-i istinad: Kendisine dayanılan sağlam set, sarsılmaz duvar.
tecerrüd etmek: Ayrılmak, sıyrılmak.
temeddün: Medenîleşme