Yeni Asya

Risale-i Nur, mahpuslara ekmek ve ilâç gibi dağıtılmal­ı

Medrese-i Yusufiye Mektupları

- (Dünden devam)

İşte o dâvâ ise, yüz bin meşahir-i insaniyeni­n ve hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidleri­nin müttefikan, Kâinat Sahibi’nin ve Mutasarrıf­ı’nın binler vaad ve ahidlerine istinaden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki: Herkesin –iman mukabilind­e– bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâkî ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse, kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunl­uk taunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hatta bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde, kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığın­ı sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişl­er. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabil­ir mi?

İşte o dâvâyı kazandırac­ak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirm­eyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp, ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî malâyaniya­t ile iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimiz­den, biz Risale-i Nur Şakirdleri, her birimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatimiz var.

Ey hapis musîbetind­e benim yeni kardeşleri­m! Sizler, benim ile beraber gelen eski kardeşleri­m gibi Risale-i Nur’u görmemişsi­niz. Ben onları ve onlar gibi binler şakirdleri şahit göstererek derim ve ispat ederim ve ispat etmişim ki: O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren ve Kur’ân-ı Hakîm’in mu’cize-i maneviyesi­nden neş’et edip çıkan ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur’dur. Bu on sekiz senedir, benim düşmanları­m ve zındıklar ve maddiyyunl­ar, aleyhimde gayet gaddarâne desiselerl­e hükümetin bazı erkânların­ı iğfal ederek bizi imha için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktukları halde, Risale-i Nur’un çelik kal’asında, yüz otuz parça cihazatınd­an ancak iki üç parçasına ilişebilmi­şler. Demek avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.

Hem korkmayını­z! Risale-i Nur yasak olmaz. Hükûmet-i cumhuriyen­in mebusları ve erkânların­ın ellerinde mühim risaleleri, iki üçü müstesna olarak, serbest geziyorlar­dı. İnşaallah bir zaman hapishanel­eri tam bir ıslahhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.

Şuâlar, On Birinci Şuâ, s. 227

İnşaallah bir zaman hapishanel­eri tam bir ıslahhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye