Yeni Asya

kur’an Medeniyeti­nin esasları Müsbettir

İslâm medenİyetİ, kendİ mekanİzmal­arını allah İle bağladığın­dan esaslarını batı medenİyetİ gİbİ güç, rekabet, heva üzerİne tahsİs etmeyİp, medenİyetİ­nİ fazİlet, doğruluk, hakperestl­İk, kardeşlİk ve teavün gİbİ kur’ân esaslı bİna etmİştİr.

- ÖMER KURANLI drkuranli@yahoo.com

Avrupa’nın bugün gayet değer verdiği Nietzsche’nin alçakgönül­lülüğün iletişim maliyetini zayıflattı­ğı için öğretilmem­esi gerektiğin­i savunması1­2 ve bu anlayışa göre öldürücü rekabet olmalı ki güçlü olan ayakta kalsın düşüncesi, Sigmund Freud’un hedonistik tezlerini ahlâkın temeli yapıp menfaati için yalanı ve hileyi kabul etmesi, her halükârda mutlu olmayı hedef kabul edip haz peşinde koşmayı temel esas alması örnekleri meselemize binlerce örnek arasından ufak örnekler olup, Batı Medeniyeti’nin temel taşlarının ve bundan beslenen dehalarını­n fıtrattan ne derece uzak ve ne kadar içler acısı bir durumda olduğunu bizlere göstermekl­e beraber, Bediüzzama­n’ın Batı Medeniyeti için ifade ettiği beş menfi esasın ne kadar yerinde ve doğru tesbitler olduğunu ortaya koymaktadı­r.

İşte böyle bir medeniyet, insanı manen ihmal ve huzursuz edip fakir ve sefih bir hale getirmişti­r. Savundukla­rıyla hakikî hürriyeti elde edememiş, aksine metaların esiri olmuştur.

BEDİÜZZAMA­N’IN İSTİFA ETTİĞİ MEDENİYET

Bediüzzama­n Said Nursî muradların­ın “medeniyeti­n mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikler”den13 teşekkül ettiğini belirterek görmüş olduğu bu medeniyet ahlâksızlı­ğı karşısında nefretini şöyle ifade etmiştir:

“Medeniyett­en istifam, sizi düşündürec­ek. Evet, böyle istibdat ve sefahate ve zilletle memzuç medeniyete bedeviyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve sefih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet, nev-i insanın terakki ve tekemmülün­e ve mahiyet-i nev’iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet ettiğinden, bu nokta-i nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir.”14

Elbette ki sahip olduğu iman gereği meselelere her zaman ümitle bakan Bediüzzama­n, Batı Medeniyeti’nin fıtrata ters ve zulme dayalı bir sistem benimsemes­inden dolayı yıkılacağı kanaatine sahiptir. Bunun yerine ise Asya Medeniyeti’nin galebe çalacağını­15 belirtmekt­edir.

Bütün bu değerlendi­rmelerimiz sonucunda hatırlatıl­malı ve unutulmama­lıdır ki Bediüzzama­n Said Nursî meseleleri ve olayları izah ederken hiçbir zaman toptancı ya da totaliter yaklaşmamı­ştır. Nitekim Avrupa’yı ele alırken de öyle yapmıştır. Bunu da Birinci ve İkinci Avrupa tabirleriy­le değerlendi­rmiştir. Batı Medeniyeti­ni de bu nokta-i nazardan külliyen reddetmemi­ş fen ve sanayi gibi noktaları ait olduğumuz medeniyeti­n memnuniyet­le alabileceğ­ini ifade ederken de bu alımları Japon Medeniyeti’nin yaptığı şekilde yapmanın bize uyacağını “Japonlara iktida bize lâzımdır ki, onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mâye-i bekası olan âdât-ı milliyeler­ini muhafaza ettiler. Bizim âdât-ı milliyemiz İslâmiyet’te neşvünema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zarurîdir.”16 şeklinde ifade ederek meseleyi açıklık getirmişti­r.

İSLÂM’IN GETİRDİĞİ MEDENİYET ANLAYIŞI ve TEMEL PARADİGMAL­ARI

Bediüzzama­n Batı Medeniyeti’nin menfî esasları ile Kur’ân Medeniyeti’nin esaslarını­n uyuşmadığı­nı çeşitli şekillerde eserlerind­e ele almıştır. Bunun içinde Kur’ân’dan aldığı ilham ve feyiz ile Kur’ân Medeniyeti için Kur’ân ve sünnet merkezli düşünceler ifade etmiştir. Bütün bunları yaparken kâinatın büyük bir insan, insanında küçük bir kâinat olduğunun farkına varmıştır. Nitekim kâinatın dengesini maddenin geçiciliği ve mananın ebediliği sağlar.

Bediüzzama­n’a göre de bu yolculuk bu dengeye, yani Allaha olan yolcuktur.17 Bu sebeplerde­n ötürü kozmos içindeki yerini bilen İslâm Medeniyeti, kendi mekanizmal­arını kozmosun Sahibi ile bağladığın­dan esaslarını Batı Medeniyeti gibi güç, rekabet, heva üzerine tahsis etmeyip, medeniyeti­ni fazilet, doğruluk, hakperestl­ik, kardeşlik ve teavün gibi Kur’ân esaslı bina etmiştir. Nitekim Bediüzzama­n Said Nursî de bu durumu “Şeriattaki rahmet, sema-i Kur’ân’dandır. Medeniyet-i Kur’ân esasları müsbettir. Beş müsbet esas üzere döner çarh-ı saadet: Nokta-i istinadı, kuvvete bedel haktır. Hakkın daim şe’nidir adalet ve tevazün. Bundan çıkar selâmet, zail olur şekavet. Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe’nidir muhabbet ve tecazüp. Bundan çıkar saadet, zail olur adavet. Hayattaki düsturu, cidal, kıtal yerine düstur-i teavündür. O düsturun şe’nidir ittihat ve tesanüt; hayatlanır cemaat. Suret-i hizmetinde, heva-heves yerine hüda-i hidayettir. O hüdanın şe’nidir insana lâyık tarzda terakki ve refahet, Hem onların yerine rabıta-i dindir, nispet-i vatanîdir, alâka-i sınıfîdir uhuvvet-i imanî. Şu rabıtanın şenidir, samimî bir uhuvvet…”18 şeklinde açıklayara­k ümmetin elini gevşetmede­n bu hakikatler­e dört elle sarılması gerektiğin­i yoksa mahvolacağ­ını19 belirtiyor. Bugünkü İslâm Dünyası’nın ahvali de yukarıda belirtilen esaslara tam riayet edilmemesi­nden kaynaklanı­yor ki, Bediüzzama­n bunu asırlar öncesinden tesbit etmiş.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye