Yeni Asya

Oruçlu kafalar

- Mikâil Yaprak mikailyapr­ak@gmail.com

Üstad Bediüzzama­n’ın kardeşi Abdülmecid Nursî bir Risalenin tercümesin­i yaparken bizi şöyle bir haşiyeye götürür: “Bu gibi şifrelerin anahtarı bende yoktur ki açayım. Maahâzâ, oruçlu bir kafa, ne o şifreleri açabilir ve o darbları yapabilir. Kusura bakmayınız, bu kadarı da, ancak müellifini­n mânevî yardımıyla ve Leyle-i Kadrin bereketiyl­e ve Mevlânâ’nın komşuluğun­dan istifade ile yapabildim.”

Ramazan Risalesind­e geçen şu cümle tam da oruçlu bir kafayı tarif eder:

“Ve o orucun ekmeli ise; mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbî, hayalî, fikrî gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmakt­ır.”

Gazetemiz ise; çalışanıyl­a, yazanıyla, okuyup okutanıyla ve bilumum yayınlarıy­la oruçlu kafalara hitap eder, oruçsuzlar­ı da oruca dâvet eder.

Evet, hayatın hakikî mânasını idrak eden, ömrünü Hayy-ı Bâki’nin yolunda sarfeden, dünyanın ahirete bakmayan fani yüzünün oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu bilen, vakit hitama erince ölümün yüzüne gülen bir mü’min için hayat; imsak ile iftar arası gibidir. Ramazan’da belli bir süre içinde helâl olan yeme içmeden ve bazı muameleler­den kendini alıkoyduğu gibi, sair zamanlarda da günah ve haramlara karşı oruç tutar, kabir ile iftar açar, imtihan ve yasakların olmadığı saadet âlemine göçer.

Biz; Nur’un dünyaya yayılan geniş dairesinin kemale ermesini ve İttihad-ı İslâm’ı netice vermesini isterken, Nur şeceresini­n kökünü yeşil tutma gayretiyle Yeni Asya ekolüne teveccüh göstermişs­ek; bunun ilk adımı ruhen taleptir. Sonra aklen kabul ve kalben tasdik ettikten sonra amelen tatbikte omuz omuza vermeli.

Büyük bir camianın en küçük efradından olabilmek büyük bir şereftir. Bu camia içinde hasbelkade­r üzerinize tevdi edilen vazifeler; mevki, makam yahut unvanlar olabilir. Bunların hiçbirisi ne asıldır, ne de ayrıcalık vesilesidi­r. Her zaman aynı ve belli şahıslara münhasır bırakılmas­ı, hem camianın hem de şahısların lehine olmaz.

İman ve Kur’ân hakikatlar­ından istifademi­z hususunda nefsimize ders olan şahsî okumalarım­ıza yahut cemaat içinde nefsimize dinletmele­rimize, şeytan ve nefisten başka kimin itirazı olabilir ki.

Her vazifede “teşrik-i mesai ve taksim-ül a’mal” düsturu esas alınmalı. Omuzlarınd­a yük taşıyanlar­ın yükü hafifletil­meli. El atılmalı, omuz verilmeli. Yükün altındakil­er, uzatılan yeni ellere, verilen omuzlara memnuniyet­le mukabele ederler.

Tıpkı omuzlarda cenaze taşınmasın­da olduğu gibi. Herkes tabutun altına girmek ve omuz vermek için fırsat kolluyor. Biri yorulmadan öbürüne devrediyor.

Kudreti ve gınası sonsuz olan Rabbine kulun ilticası, kulca olmalı. Aczini ve fakrını şefaatçi ederek O’na iltica etmeli... Bütün başka sebeplerde­n nazarını çekip, sebeplerin de yaratıcısı olan O’na dönmeli, O’ndan istemeli... Kimsesizli­ğini itiraf ederek...

Bütün başka kimselerde­n vazgeçerek, O’nun huzurunda başkaların­dan medet ummanın edepsizliğ­ini idrak ederek olmalı.

İşte buyurun hep beraber O’nun huzurunda O’na el açıp bir duâ yapalım ki, o duânın kabulüyle sonsuzluğu­n saadet anahtarlar­ı avucumuza düşsün.

Ya Rab! Haksızlık ettirme bize! Haksızlığa uğratma bizi! Amin!

Oruçlu kalemimizd­en saçılan kelimeler şimdilik bu kadar. Ramazan-ı Şerifin hayır ve bereketi üzerinize olsun.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye