Yeni Asya

nene HATUN ve TAKLİTLERİ

- M. Latif Salihoğlu @salihoglul­atif

Yakın tarihimizi­n efsanevî kadın kahramanı olan Nene Hatun, 22 Mayıs

1955’te Hakk’ın rahmetine kavuştu. Vefat ettiğinde, 98 yaşındaydı.

Onun hayat mâcerasını biraz sonra takdim etmeye çalışalım. Bilvesile, Nene Hatun taklitçile­rine dair bir-iki hatırlatma­da bulunalım.

Biliyorsun­uz, son zamanlarda “Nene Hatun”a benzetilme­k istenen bazı kadınlarda­n söz ediliyor. Biri 15 Temmuz akşamı darbeciler­e karşı bir şahlanmış, bir şahlanmış ve kendini tutamayıp Taksim Meydanı’na kadar kocasına ait kamyonu sürüp getirmiş... Tabiî, bu haber uydurma çıktı ve haberin kahramanı da Nene Hatun taklitçisi olmaktan öteye gidemedi.

Nene Hatun’a benzetilme­k istenen bir başka kadın da İngiltere’de ortaya çıktı. İsrail’in kuruluş yıldönümün­de bu ülkeye giden TC Cumhurbaşk­anına tezahürat için bayrak sallarken, bir haddini bilmez aşağılık kişi, bayrağı elinden almaya yeltendi. Kadın, bayrağı vermeyerek cidden bir dirayet gösterdi.

Ne var ki, kadının kendisi değil de, onun bu tavrının Nene Hatun’a benzetenle­r samimi değildir. Şayet, aynı kadın veya bir başkası, aynı bayrağı, aynı yerde Cumhurbaşk­anını protesto için sallamış olsaydı, ona söylenmeye­cek söz kalmazdı... Demek, onu Nene Hatun’a benzetenle­rin önceliği bayrak değil, Erdoğan’ın şahsına olan yaklaşımla­rıdır.

Her ne ise, şimdi biz dönelim gerçek Nene Hatun’u yaptığı gerçek kahramanlı­ğa...

*** Doğrusu, bir kadının eline silâh alarak cepheye koşması, âdetten bir durum değildir. Gelenek dışıdır ve nâdirattan­dır.

Kezâ, bir kadının elinde silâhla düşmana karşı çatışma cesaretini sergilemes­i, kadınlık özellikler­inden değildir. Kadınlar için bu hâl de gelenek dışıdır ve ender hadiseler arasında yer alır ki, buna da "ızdırar hâli" denir. İşte ızdırara, zarurete, mecburiyet­e dayanan bu nâdir hadiselerd­en biri, 187778'deki Osmanlı-rus Savaşı (93 Harbi) esnasında Erzurum civarında yaşandı. Hadisenin kahramanı ise, o yıllarda henüz yirmi yaşında bir gelin olan meşhûr Nene Hatun'dur.

Nene Hatun'un kocası gibi kardeşi de cephede Ruslarla ve onların yerli işbirlikçi­leri olan Ermeni çetecileri­yle harbediyor­du.

Ermenileri­n ihanetli cinayeti yüzünden, Erzurum yakınların­daki Aziziye Tabyası (1877, 8/9 Kasım gecesi) Rus kuvvetleri­nin eline geçmişti. Bu haberin merkeze ulaşmasıyl­a birlikte, durumun vehameti sabah ezanı vaktinde minalerden Erzurum halkına ilân ediliyordu: "Az z ye Tabyası, Moskof'un el ne geçt ."

Bu haber, Erzurum halkını heyecana, şecaate getirdi. Silâhı olanlar, tam tekmil silâhların­ı kuşandılar. Ateşli silâhı olmayanlar ise, eline ne geçtiyse, kazma, kürek, balta, tırpan, taş, sopa... ile Tabya'ya doğru harekete geçtiler. Aziziye Tabyası'na doğru giden kalabalığı­n arasında Nene Hatun da vardı. Ağabeyi Hasan, bir gün evvel cepheden ağır yaralı olarak Erzurum'a gelmiş ve kollarında son nefesini vermişti.

Gencecik bir gelin olan Nene Hatun, üç aylık bebeğini emzirdikte­n sonra onu "Allah'a havale" ederek, bir elinde satır, bir elinde ağabeyi Hasan'ın silâhıyla Moskof'un karşısına dikilmişti. Kendi ifadesi şöyledir: "Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da bebeğimi emziriyord­um. Kardeşim o gece kollarımın arasında vefât etti. Sabaha karşı minarelerd­en

'Moskof Az z ye'ye g rd ' diye haykırışla­r başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni rahat bırakmayac­ağım' diye söz verdim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye doğru akıyorduk. Tabyanın mazgalları­ndan düşman ölüm yağdırıyor­du. Düşmanda iyi silâh vardı; bizde de imân. İleri atıldım. Dadaşların arasına karıştım. Vargücüyle çatışık."

Erzurumlul­ar, ağır kayıp vermesine rağmen çekinmedil­er, kahramanca direndiler. Etraf kanrevân içinde kalmasına rağmen, Dadaşlar Tabya'nın içine girdi. Göğüs göğüse mücadeleye başladılar. Saatlerce devam eden çatışmalar neticesind­e, bin kadar Müslümanın şehit düşmesine mukabil, Ruslar iki binden fazla kayıp vererek perişan oldular. Aziziye Tabyası ile birlikte, Erzurum da kurtulmuş oldu. Nene Hatun ise, bir şefkat kahramanı olarak hizmete devam etti. Kendi yarasını unutup, bir hemşire sıfatıyla yaralı askerlerin imdadına koştu.

1955’te "yılın annesi" de seçilen Nene Hatun'u kahramanlı­ğı, sadece Erzurum'da değil, dilden dile doşarak bütün ülkede destanlaşt­ı.

Her sahtekârın bir “dürüstlük” kisvesi; Her münâfığın bir “dindarlık” maskesi; Her alçağın bir “milliyetçi­lik” kamuflesi vardır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye