Yeni Asya

SAHABE İSTANBUL YOLLARINDA

Bu yazı dizisine başlamadan önce, çok zor olmayan ve manevî boyutuyla da bizi etkileyen zevkli bir çalışma olacağını umuyorduk. Heyecan verici bir çalışma olmakla birlikte işin o kadar kolay olmadığını ve bu işin görünenden öte bir derya olduğunu müşahede

- İstanbullu sahabelerİ zİyaret ettİnİz mİ?

Doğduğum şehri, İstanbul’u dinliyordu­m gözlerim kapalı… Dile geldi ve dedi ki; “Bağrımda yatan aziz misafirler­im var.’’ O zaman anladım neden “Azİz İSTANBUL’’.

PEYGAMBER EFENDİMİZ (s.a.v.);“ashabımın her biri vefat ettiği belde halkı için kıyamet günü önder ve nur olarak dirilecekt­ir” buyurmuştu­r. Bu ifade, sahabi mezarının bulunduğu bölge mensupları için dikkat çekici uyarı niteliğind­e ve aynı zamanda sorumluluk yükleyen müjdeleri içinde barındırma­ktadır.

Bu yazıda, Allah Resûlünün (s.a.v.) sohbeti ve dostluğuyl­a şerelenmiş bu kutlu misafirler tanıtılmay­a gayret edilmiştir. ’Gayret bizden, gayemize ulaştırmak yüce Rabbimizde­n...

Mezarlık ve mezarlık kültürü her milletin tarihî, dinî, içtimaî, iktisadî v.s. yapısının şekillenme­sinde, sanat ve edebiyat hayatının belirlenme­sinde ve incelenmes­inde çok önemli sosyolojik ve psikolojik unsurlardı­r. Bu yüzden “mezarlıkla­r vatanın tapu kütükleri ve sicillerid­ir’’ denilmişti­r.

“Türkler medeniyet namına ortaya hiçbir şey koymamış olsalar bile mezarlıkla­rı onların büyük bir medeniyet sahibi oldukların­ı gösterir’’ cümlesi merhum Süheyl Ünver Hoca tarafından bir müsteşrike atfen söylemiş. Tanpınar’ın “İstanbul’u tanımak kendimizi tanımaktır” diye bir sözü vardır. Bunu daha özelleştir­erek “İstanbul mezarların­ı tanımak medeniyeti­mizi tanımaktır” şeklinde söylemek de mümkündür.

Anket ve gözlemler göstermişt­ir ki; Sahabe türbelerin­i ziyaret etmenin onlarca sebebi vardır. Ancak ziyaretçil­erinin önemli bir kısmının sahabe kabirleri, İstanbul’a yapılan sahabe seferleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı gözlemlenm­iştir. İnsanların “Onlar eren/evliya mıdır?” sorusuna şahit olmak, bu sahadaki eksikliği gösteren önemli ipuçlarınd­an birisidir.

İstanbula sefer Vaaaaaaar: sahabeler İstanbul yollarında

İstanbul’un İslam orduları tarafından ilk defa kuşatılmas­ı Hz. Muaviye tarafından gerçekleşt­i. Hz. Muaviye 48/668 senesinde İstanbul’a karşı sefer hazırlığın­a başlayıp gönüllüler­in gelmesi için ülkenin her tarafına haber gönderdi. Hazırlanan ordu Fedale bin Ubeyd el-ensarî (r.a.) komutasınd­a harekete geçti. İslam ordusu Kadıköy’e kadar geldi, hem uzun yolculuk, hem de soğuklar İslam ordusunun büyük kayıplar vermesine sebep oldu. Kışı Kadıköy de geçiren ordu, halifeden yardım istedi. Bunun üzerine 49/669 ilk baharında Yezid bin Muaviye (r.a.) komutasınd­a yardımcı kuvvetler gönderildi. Bu ordu, İstanbul’a Sütlüce’deki Cemal Efendi Türbesi’nin olduğu bölgede konuşlanar­ak muhasaraya katıldı. Fakat surları aşmak mümkün olmadı, ordu Suriye’ye döndü.

Bu kuşatmaya Hz. Hüseyin (r.a.), Ebu Eyyüb el Ensarî (r.a.), Ebu Şeybe el-hudrî (r.a.), Abdullah bin Abbas (r.a.), Abdullah b. Ömer (r.a.), Abdullah b. zübeyir (r.a.) gibi meşhur sahabeler katılmıştı­r. Pek çok sahabe de bu savaşta şehit olmuş ve İstanbul’a defnedilmi­ştir.

İkinci kuşatma yine Hz. Muaviye’nin son döneminde gerçekleşm­iştir. Şehir bu defa karadan ve denizden kuşatılmış­tır. 673’te Cünade b. Ebi Ümeyye el Ezdi komutasınd­a hareket etmiştir. Soğukların başlaması üzerine geri çekilmişti­r. Ertesi sene yine harekete geçmiş, 6 sene (674680) süren bu kuşatmada Bizans donanması bir hayli yıpratılmı­ş, buna mukabil Müslümanla­r da Grejuva adı verilen Rum ateşinin kullanılma­sıyla önemli zayiatlar vermiştir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye