Çocuklara okuma alışkanlığı nasıl kazandırılır?
Hanımefendi çocuğundan dert yanıyor; “Ben çocuğumun kitap okuması için gitmediğim uzman kalmadı. Olmadı. Okumuyor da okumuyor. Üzgünüm.”
Arkadaşımın işyerinde yan masada çalışıyor hanımefendi. Arkadaşım bizi, ‘Hocamın gençler üzerine kitap çalışmaları var.’ diye tanıtınca, hanımefendi durmaksızın konuşmaya başladı. Bir şey sormaya gerek yok, o zaten anlatıyor.
Onu ilgiyle dinledikten sonra; “Çocuğunuzun güçlü tarafını biliyor musuuz?” diye sordum.
O da, hiç tereddüt etmeden, “müzik” dedi. Ben de hiç tereddüt etmeden, “Tamam, bulduk o zaman” dedim. “Neyi?” dedi. “Okumaya nereden başlayacağımızı” dedim.
Çocuk müzikle ilgili ise, piyanonun hastası ise, peki o zaman neden dünya çapında nam salmış müzisyenlerin, piyanistlerin biyografilerini piyanosunun kenarına koyarak işe başlamıyoruz ki, dedim. İnsan ilgilendiği bir konu etrafında o konu ile ilgili şeylerle de ilgilenir.
Hanımefendi, “Bu fikir fena değil. Bunu derhal uygulayacağım” dedi. ** Okumaya giriş kapısı, kişinin ilgi alanıdır. O kapıdan girerek diğer kapılara da ulaşılabilir. Eğitimcilerin, ebeveynlerin çocuğun güçlü tarafını keşfetmeden, ona ilgili ilgisiz kitap tavsiyesi yapmaması gerekiyor.
Bu kural aslında herkes için geçerlidir. İlgi alanında okumak, hem o ilgiyi besler hem de o beslenme kişiyi çok yönlü besler. İlgili bir yerden okumaya başlamak kişiyi sadece o ilgili yerde bırakmaz. Yeni yerlere de götürür.
İlgisiz bir yerden başlamak, kişiyi kitaptan uzaklaştırabilir. Doktorun hastasına yazdığı reçete nasıl ki bir teşhisin sonucu ise, kitap teklifi de bir teşhisin sonucu olmalıdır. Yoksa istenen netice ortaya çıkmaz.