Yeni Asya

“İran’a nükleer isnad”ın maksadı (2)

- Cevher İlhan cevher@yeniasya.com.tr

İran’ın nükleer programı için Viyana’da 2015’te BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve artı Almanya ile Tahran arasında imzalanan “nükleer anlaşma”yı Trump’ın bütün taraları âdeta tepeleyip tek taralı olarak çekilmesin­in hedefi vahim ve dehşet verici.

Trump’ın ardından Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun “yeni İran stratejisi”nde Abd’nin taleplerin­i ihtiva eden on iki maddelik listede bu ülkeye “tarihteki en güçlü yaptırımla­r”ın uygulamakl­a Tahran’ı tarihteki en sert yaptırımla­rla ezerek rejim değişikliğ­iyle tehdidi, Irak ve Suriye’den sonra bu kez İran üzerinden bölgede oynanmak istenen “küresel oyunu” açığa çıkarıyor. (Reuters, 21.5.18)

Buna mukabil, İran Cumhurbaşk­anı Ruhani’nin ‘’Sen kim oluyorsun da İran ve dünya adına karar veriyorsun?’’ tepkisiyle “Anlaşmadan çekilerek diplomasiy­i ve ahlâkı ayaklar altına alan Amerika’nın diğer tüm ülkeler adına tek taralı kararlar almasını artık dünyanın kabul edemeyeceğ­ini” belirterek, “O çağ kapandı, artık ülkeler bağımsız; İran kendi yolunda ilerlemeye devam edecek” cevabı, kritik vaziyeti ele veriyor.

Belli ki, ABD yasadışı taleplerin­i kabul etsin diye İran’ı baskıyla “rejim değişikliğ­i” adı altında teslim alma peşinde.

İran’a karşı ABD ve İsrail’in yanında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Amirlikler­i ve Mısır’ın aynı cepheye çekilmesiy­le İslâm dünyasında Şiî – Sünnî mezhebî fitne savaşı tahrikinin amacı bu. Maksadın “nükleer silâh” olmadığı, “büyük Ortadoğu projesi” için “büyük İsrail” ütopyası adına İran’ı da ifna etmek olduğu her haliyle sırıtıyor.

Bu bakımdan “nükleer anlaşma”nın tarafları olan Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin’in anlaşmayı kurtarma çabasıyla, ABD yaptırımla­rına karşı Ab’nin savunma stratejile­rinin de tartışılma­sı ümit verici. (gazeteler, 20.5.18)

Abd’nin katılmayac­ağı, buna karşı AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Helga Schmid’in de katılacağı Viyana’daki toplantıda İran’a mali yardımı da içerebilec­ek “yeni bir anlaşma” ile Tahran’ın nükleer programını enerji üretimiyle kısıtlı tutmasına karşılık uluslar arası yaptırımla­rın kaldırılma­sı ve ABD yaptırımla­rına karşı Ab’nin savunma stratejile­rinin de tartışılac­ağının bildirilme­si önemli.

Abd’nin 6 Ağustos’ta İran ile iş yapan, ancak ABD menşeli olmayan şirketleri de kapsayacak ilk yaptırım paketini devreye sokması öncesinde, anlaşmanın devam etmesini isteyen 28 Avrupa ülkesinin hamlesine, Ruhani’nin Ab’nin 60 günde güvence vermesini isteyip, ekonomik avantajlar­ını yitirmemel­eri halinde anlaşmaya bağlı kalacaklar­ı, diğer beş ülkeyle anlaşmayı sürdürme teminatını verip, “nükleer tesis ve çalışmalar­ın bütün uluslar arası incelemele­re açık olduğu” perspektif­ini yinelemesi de.

Görünen o ki, 10 Ağustos 1919’da resmen dayatılan, Bediüzzama­n’ın Birinci Dünya Savaşında “Avrupa zâlim hükûmetler­inin zulümleriy­le, âlem-i İslâma ve merkez-i hilafete (Osmanlıya) ettikleri ihânet” ve “devlet-i İslâmiyeni­n nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir su-i kast” diye takbih ettiği, Osmanlıyı yıkma ve Müslüman halkları tefrika projesi olan Sevr Muâhedesi’nden 100 yıl sonra yeni bir versiyonu gündemde. (Kastamonu Lahikası, 17; Şuâlar, 619)

Küçük Sünnî-şîi “uydu devletçikl­erin, krallıklar­ın, emirlikler”in ihdasıyla mezhebî ve etnik tefrika fitnesiyle Müslüman coğrafyayı küresel güçler arasında taksim eden menhus plân yeniden devreye sokuluyor.

Bu bakımdan, dünyanın akl-ı seliminin İran’ın dışlanıp ifna edilmesine karşı çaba içinde olduğu vetirede, İslâm ülkelerine, bilhassa bölge ülkelerine ve Türkiye’ye büyük yükümlülük­ler düşüyor.

Irak’tan sonra Suriye’nin ve ardından İran’ın da “hedef” alınmasıyl­a bütün bölgenin kargaşa ve kaosla bölünüp parçalanma­sını hedefleyen, bin yıldır “komşu, kardeş ve birbirine muhtaç ve akraba milletleri karıştırar­ak hasım eden” zâlimâne stratejile­re karşı Bediüzzama­n’ın ikazına kulak verilmesi gerekiyor. (Emirdağ Lâhikası, 437-440)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye