YEŞİL İLE MAVİNİN BULUŞTUĞU İL
Yeşil ile mavinin birbirine en çok yakıştığı yerlerden biri de Trabzon. Her taşı, deseni tarih kokan, diğer yandan yemyeşil çam ormanlarının, fındık ve çay bahçelerinin, ucu gözükmeyen denizle, coşan dereleriyle süslendiği şehir...
Ankara’dan otobüse binip, ilerleyen saatlerde şehrin bunaltıcı havasından kurtularak, yükselen rakımla birlikte havanın temizliğini içimize çektik ve gözlerimiz yeşil ve mavinin her tonunu temaşa etmeye başladı.
KALECİK KALESİ
Kalecik Kalesi kayalıkların üzerine kurulu, eski tarihlerde Cenevizlerin uğrak noktası, ilerleyen zamanlarda da Türklerin korunmak için kullandığı kale çok büyük bir yapı olmamasına rağmen önemli tarihî olayları içinde barındırıyor. İçimize bol bol deniz havasını çektikten sonra deniz seviyesinden 1300 metre yükseklikteki Hamsiköy’e gitmek için otobüsümüzde yerlerimizi alıyoruz. SÜMELA MANASTIRI
Sonraki durağımız çok merak ettiğim ve hayran kaldığım bir mekân: Sümela Manastırı. Asıl adı Meryem Ana Manastırı olmakla birlikte, 3. Aleksios döneminde yapılan bu manastır keşiş ve din adamı yetiştirirken 1923 nüfus mübadelesi sonucu içerisinde yaşayan keşişler manastırı terk etmek mecburiyetinde kalmışlar. Dünya çapında da önemli manastırlardan biri sayılan ve Hıristiyan kesimlerce de fazlasıyla ziyaret edilen bu manastırda bulunmak gerçekten etkileyiciydi. Sarp kayalıklar ve yüksek, yemyeşil ağaçların süslediği diğer yandan gürül gürül akan serinletici Maçka Deresi, tertemiz havayla buluşuyor ve bu mükemmel atmosferi bir daha unutmamak üzere hafızalarımıza kazıyoruz. Çam ormanlarının kokusunu içimize çekerken başımızı kaldırdığımızda dağın zirvesine kurulmuş manastır ve çevresi, akılları hayran bırakıyor. Restorasyon sebebiyle içini ziyaret edemediğimiz manastırı geride bırakarak Trabzon’a doğru yola çıkıyoruz.