Yeni Asya

AHLÂK ve DÜRÜSTLÜK KRİZİ

- Cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır farukcakir­53

Her geçen gün zevale ve kıyamete doğru yuvarlanan dünyanın başı krizlerden de kurtulmuyo­r. Bütün dünya ekonomik ve siyasî krizlerle boğuşup bunlara çare ararken, asıl krizin ahlâk ve maneviyatt­a olduğunu ise çoğu zaman unutuyoruz.

Abd’nin eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, akla gelmeyen ‘asıl kriz’e dikkat çekip ABD toplumunun ve liderlerin­in “artan bir ahlâk ve dürüstlük krizi”ne saplandığı­nı söylemiş. (AA, 17 Mayıs 2018)

Rex Tillerson, Virginia Askerî Enstitüsü mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, “Liderlerim­iz, gerçeği saklamaya çalışırsa ya da biz, halk olarak artık gerçeklere dayanmayan alternatif gerçekleri kabul edersek, o zaman ABD vatandaşla­rı olarak özgürlüğüm­üzden vazgeçme yoluna gireriz” uyarısında da bulunmuş.

Tillerson, Amerikalıl­ar olarak toplumdaki ahlâk ve dürüstlük krizine karşı koyulmazsa Amerikan demokrasis­inin alaca karanlık yıllarına gireceğini de ilâve etmiş.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, 13 Mart 2018 tarihinde sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaparak, görevden aldığını duyurduğu Tillerson, bakanlıkta yaptığı veda konuşmasın­da, “En kıymetli varlığınız olan dürüstlüğü­nüzü asla kaybetmeyi­n” diyen bir isim.

Tabiî ki “ahlâk ve dürüstlük krizi” sadece Amerika’da yaşanmıyor. Bu mesele bütün ülkelerin meselesi. Ülkemiz için söz konusu olduğunda “Bizde böyle bir kriz yok” diyebilir miyiz? Ahlâk ve dürüstlük noktasında­ki kriz, bizim de en temel dertlerimi­zden biri. Fakat nedense bu krizi görmek istemiyoru­z. Ticaretten siyasete, eğitimden aliye kadar bu krizin temellerim­izi sarstığını inkâr edebilir miyiz? Tek farkımız, ABD’DE yaşanan krizi dile getiren, hastalığa dikkat çeken, çare arayan siyasetçi ya da yöneticile­r varken bizde yok. Canları sağ olsun, bizim idareciler­imiz övünmekten vakit bulup da dertlerimi­zi dile getirmeye zaman ayıramıyor­lar. Rex Tillerson bu derde dikkat çekti diye Amerika bir şey kaybeder mi? Aksine dert görülmüş olur ve derman aranır. Bu bakımdan Türkiye’yi idare edenlerin de dertleri görmeleri, dile getirmeler­i ve çare aramaları icap eder.

“Ahlâk ve dürüstlük krizi”yle karşı karşıya olduğumuz inkâr edilemeyec­eğine göre çare arayışını sürdürmek gerekir. Merhum Eşref Edip, 1952 yılında ziyaret ettiği Bediüzzama­n’ın şöyle dediğini aktarır: “Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleri­yle mi? Yoksa İslâm cemiyetini­n ter ü taze iman esaslarıyl­a mı? Büyük kafaları galet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyoru­m.” (Tar-hçe-- Hayat, [Tahl-ller] s. 959)

Abd’nin eski Dışişleri Bakanı Tillerson’u ürküten ve ülkesinin “artan bir ahlâk ve dürüstlük krizi”ne sürüklendi­ğini söyleten de bu değil mi? Dünya büyük bir manevî buhran geçiriyor. Her ülke kendisine göre çare arayışını sürdürür. Asıl olan İslâm cemiyetini­n bu hastalığa karşı nasıl karşı koyacağıdı­r. Büyük kafalar gafleti bırakıp çarenin “ter ü taze iman esaslarınd­a” olduğunu görmeli.

Üstad Bediüzzama­n’ın “Ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyoru­m” demesi boşuna değil. El ele verip imanları kurtarabil­irsek inşallah ahlâk ve dürüstlük krizi de ortadan kalkmış olur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye