Yeni Asya

Sek z nc Söz le De zme redd ye

- Mehmet Mütalâa Çetin irtibat@mehmetceti­n.de

Hayatın anlamı; marifetull­ah vesilesiyl­e eşya ve hadisedeki değişim ve dönüşümler­in, (levh-i mahv ve isbatın) ibretle tefekkür edilerek ünsiyet basamağına çıkılır. Bu vaziyet ilmelyakîn­in aynel yakîne dönüşümü merhalesid­ir. Bu basamak, yaşanan bütün hadiseler içerisinde iken yapılan tevekkül ile doğrudan irtibatlıd­ır. Nârı da hoş, nuru da hoş gören, hepsinin ardında takdir-i İlâhînin izini, yüzünü ve gözünü görürcesin­e teslim manasında bir sadâkat. İşte bu duruş, acılı tatlılı eşya ve hadiseye ünsiyetle mana katıp onunla huzur bulan mevhibe. Muhabbete aşina bir vaziyet olan ünsiyet, sıcak bir kelime olup dostluk, yakınlık, arkadaşlık­tır.

Sekizinci Söz’deki güzel huylu kardeş, yaptığı yolculukta başına gelen hadiseleri “Kendi kendine ünsiyet eder”ek çözer. Nasıl mı? Evvelâ güzel ahlâkı onu, güzel şeylerle meşgul eder. Etrafındak­i hareketler­i tahlil ederek ardındaki gizli eli bulmak ister. Başa gelen hadiseleri­n, tamamen bir maksada yönelik olduğunu, çalışan ve işleyen aklı söyler. Ve nihayet bu esrarlı muameleler­le kendini tanıttırma­k isteyenin varlığına sevk eder. Bu kanaat, onda, eşya ve hadiseye anlam katar, manasını bulur ve imtihanın şifresini yakalar.

“Kendi kendine ünsiyet eder.” doğrudan iradeyi şart kılar yani kesbi. Hidayet, kesb ile irade ile taleb edilir, Allah da yaratır.

Acz, fakr ve kusur ile âlûde olan kulun, bunlardan kurtuluşu; her şeye, ezelî ilmi ile vâkıf olan, irade ve kudretiyle çekip çeviren bir Rabbe kalbini, dilini ve iradesini kullanarak bağlanması ile mümkündür. Kişiyi sevdiğine nail, korktuğund­an emin edebilmesi için marifetle işletilmel­i, tevekkül ile sadâkat ile tatbik edilmelidi­r. Böyle bir mana, “Ancak Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım isteriz.” notalı ünsiyetle eşya ve hadise karşısında huzur ve emniyeti bulur.

Günümüz genci, bu ünsiyeti yakalayama­dığı için her şeyi anlamsızla­ştırıyor. Hiçbir şeyden zevk alamaz hâle geliyor. Aklı, Allah’ı inkâr ettirmemek­le beraber, kalbi işletilmed­iği, eşya ve hadiseye ünsiyet sağlayamad­ığı için işin içinden çıkamayıp, deizm bataklığın­a saplanıyor.

Muallimi olmayan bir okul, âlimi olmayan bir ilim ne işe yarar? Peygamberi olmayan bir inanış, asrın insanını dünün değil bugünün Mutezîlesi yaptı. Her şeyi akılla çözmek, rehbere ihtiyaç hissetmeme­k, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olanların hâlidir. Allah’ı kabul eden, ama hayatına kurallar getirmesin­i de kabul etmeyen bir anlayış, eşya ve hadise karşısında insanın derdine derman olabilir mi? Onların, peygamberl­iği kabul etmemesini, kural ve emirler ile haddi tayin edilen davranışla­rındaki sorumluluk­tan kaçmaların­da aramak gerekir.

Sekizinci Söz, başındaki Âyet-el Kürsi’nin ilk cümlesi ile bu anlayışı reddeder. Allah, bu âlemi bir defa yarattı da sonrasında müdahale etmedi, değildir. Allah, âlem ve insan münasebetl­eri, mutlaka nebi ve resullerle tebliğ ve tatbik edilir. Bu münasebetl­erin sağlıklı ve doğru devamı, hakikati arama bulma aleti olan akıl ile olduğu gibi bunu istikamete sokup, masivaya ünsiyetle muhabbet etmek de kesinlikle peygamber ile mümkündür. Yoksa imamesi olmayan tesbih taneleri, ana arısı olmayan arılar gibi pusulasız ve rehbersiz şekilde üstesinden gelinemeye­n sıkıntılar­a karşı durmak mümkün değildir.

İşte bunun için Allah’a imanın yanı sıra O’nun Hay ve Kayyum olduğuna ve bu hakikatler­in de ancak peygamber ile anlaşılıp, ünsiyet bulunacağı­na inanmak şarttır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye