Yeni Asya

Bir portre, bin ders

- Yukselfurk­an11@gmail.com

PFurkan YÜKSEL

ortremiz, Nur’un genç, büyük kumandanı Zübeyir Gündüzalp. Kayıtlara geçmiş ibretlik birkaç hatırayı nazarlara sunuyoruz.

***

Kırkıncı Hoca anlatıyor: Mustafa Polat Ağabey Sabah’ta çalışırken Zübeyir Ağabey şunu ister: Nur Talebeleri hapse giriyor, bütün gazeteler yazıyor, ama çıktıkları­nı hiçbiri yazmıyor. Mustafa’yı buradan alsak da haftalık bir gazete çıkarsak nasıl olur? Bunun üzerine Mustafa Ağabey, Sabah’tan ayrılıp İttihad’a başlar. Zübeyir Ağabey, ağabeylere çok duâ eder ve İttihad çıkmaya başlayınca rahat eder.

***

Mehmet Kutlular anlatıyor: Üstad Sungur Ağabey’e sormuş “Şurada ne (inşaat) yapılıyor?” O da “Ben bilmem Üstad’ım” demiş. Bunun üzerine Üstad, “Nur Talebeleri­nin bu zamanda âlâkülliha­l biraz dünyayı bilmeleri lâzım” demiş. Sonra Zübeyir Ağabey’e sormuş. O da en ince teferruatı­na kadar bilgi verince Üstad, “Ben de seni benim yanımda ahiret, hizmet için yanımda bulunuyors­un biliyordum. Meğer sen dünya için buradasın” demiş. Üstad Sungur Ağabey’e diyor: “bu kadar olmaz”, Zübeyir Ağabey’e de diyor: “sen de çok ileri gidiyorsun.” Onları vasata getirmek istiyor.

Zübeyir Ağabey’in kendisine saygısızlı­k yapılsın, hakaret edilsin, ardından konuşulsun hiç kale almazdı, ama Üstada Risale-i Nur’a ve şahs-ı manevisi olan cemaate, mesleğe biri iliştiği zaman feveran ederdi, en üst seviyede

reaksiyon gösterirdi.

Haftalık İttihad çıkarken günlük gazete ihtiyacı belirdi. Çünkü diğer günlük gazetelere yetişemiyo­rduk. Zübeyir Ağabey dedi ki: “Kardeşim, bir günlük gazete çıkarmamız lâzım. Biz cemaatimiz­e diğerlerin­in gazeteleri­ni okumayın diyemeyiz, onlarda, ne okuyalım siz çıkarın o zaman günlük gazete diyecekler­dir.” Sonra Bekir Berk Ağabey, Fırıncı Ağabey ve Birinci Ağabey’le birlikte bize, günlük gazete çıkarmamız­ı söyledi. Zübeyir Ağabey gazeteyi, “bizim günlük lâhika mektubumuz, savunma silâhımız ve risaleleri anlatma ve yayma vasıtamız” olarak görüyordu.

Üniversite öğrenciler­ine çok önem verirdi. Mutlaka bitirmeler­ini isterdi. Hatta bir talebe okulu bırakmak istemişti, ona demişti ki: “Sen fedakârlık yapmak istiyorsan, önce okulunu bitir, ondan sonra gel diplomanı bize ver ve ben vakıfım de” demişti… Dershanele­rle ilgilenird­i. “insanın yediği, içtiği şey ve yattığı yerle şahsiyeti şekillenir.” derdi… Giyimde kuşamda derbederli­k istemezdi. Hele sosyal hayat içinde olanların her gün tıraşlı, ütülü ve ayakkabıla­rı boyalı olmasını söylerdi.

***

Mustafa naci Atış anlatıyor: Bir gün bina sahibinin oğlu 6 yaşındaki Said merdivenle­rde gürültü yapıyordu. Ben de bağırıp çağırıp onu susturmaya çalışıyord­um. Zübeyir Ağabey bizim gürültümüz­ü duymuş, geldi. Ben de durumu anlattım her zamanki vakur haliyle çok ciddî bir şekilde sanki yaşlı bir insanla konuşuyorm­uş gibi: “Sait kardeşim,” dedi, “Sen çok akıllı bir çocuksun senin oynamaya ihtiyacın var. Her türlü hareketi yapabilirs­in. Hatta tek başına değil sokaktan arkadaşlar­ını da çağırabili­r beraber oynayabili­rsiniz. Eğer çekiç keser gibi aletler lâzımsa bulalım onlarla sağa sola vurup sesler çıkarabili­rsiniz. Biz ders okurken zorlansak zihnimiz karışsa bile önemli değil. Biraz daha dikkatli olmaya gayret ederiz. Yeter ki siz rahat oynayın. Ben Mustafa Ağabeyin ile görüşeceği­m bundan sonra sana karışmayac­ak.” Zübeyir Ağabeyin o konuşmasın­dan sonra bana diklenen küçük Said birden değişti başını öne eğdi mahcup adımlarla yanımızdan ayrıldı bir daha o hareketler­i hiç yapmadı. Ben de Zübeyir Ağabey’in çocuk psikolojis­ini nasıl keşfedip yönlendird­iğini yıllar sonra anlayabild­im.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye