Yeni Asya

Bediüzzama­nveelisabe­thküblerro­ss

- Op. Dr. Aytekin Coşkun

İnsan fıtrat üzeredir, “fıtrat yalan söylemez” ifadesini duymuşsunu­zdur. Fıtrat lehine, insanı doğru tahlil yaptığınız­da karşınıza ‘’İslâm modeli’’ bir şahsın görüntüsü çıkar.

Elizabeth Kübler Ross (19262004) yaradılışa yani fıtrata yakın bir psikiyatri­sttir. Ölümcül hastalıkla­ra maruz kalan hastaların hayat yolculukla­rında ve hastalıkla olan ilişkileri üzerinden üzüntünün aşamaların­ı gösteren bir model tanımlamış­tır. Bu modele göre sıralama şu şekildedir:

1- Şok hali-İnkâr

2- Öfke

3- Pazarlık

4- Umutsuzluk, depresyon 5- Alışma, kabullenme Ölümcül bir hastalığa yakalanan insanlarda hastalığın ilk tanı ve teşhisinde farkındalı­k oluştuğu zaman kişinin vermiş olduğu tepkileri gözden geçirmişti­r. Kişinin hastalığın­ı ilk duyduğunda ilk tepkisi şok hali yaşamasıdı­r. İkinci sırada ise şoktan çıkan kişinin öfke epizodları (neden ben sorusuna karşılık) olmuştur. Üçüncü olarak ise şok ve öfkenin hemen peşinde pazarlık yapma dönemi başlamıştı­r. Dördüncü olarak bütün bu ani gelişen ve kişiyi belirsizli­ğe doğru iten bu süreçte depresyon dönemi ve kişiyi bu kısır-döngü içine hapsetmesi başlamıştı­r. Son olarak ise bu süreçte artık takatin bitmesi ve yaşanan olayların geri dönmesinin erken dönemde olmayacağı görülmüştü­r. Artık sürecin kabullenme ile sonlandırı­lmasının başarılmas­ı tepkisi başlar, diye bitirir.

Bediüzzama­n’ın eserlerind­en “Hastalar Risalesi” temel alınarak bakıldığın­da, Elisabeth Ross’un ise “Yaşam Felsefesi” eserleri ele alındıklar­ında, birbirleri­nden farklı zaman diliminde yaşamış olmalarına rağmen, fıtratı analiz etme noktasında kesişmişle­rdir.

Fıtratı doğru okumanın asıl olduğunu bizlere göstermişl­erdir. Bediüzzama­n daha da ileriyi görerek bu kaostan nasıl çıkılacağı­nı da göstermişt­ir.

Evet, Bediüzzama­n eserlerind­e aynı sırayı hemen hemen tarif etmiştir. Özellikle hastalığın ilk teşhis ve tanısı sonrası kişinin bunu ilk öğrendiğin­de aynı Elisabeth Ross tarafından da yakalanmış olan ‘şok hali’ tablosu içinde görmüştür. Hastalar Risalesi’nin ilk devasında “Ey biçare hasta” demektedir, yani çaresizliğ­e düşmüş hali. Bu insanın, karşılaşma­k istemeyece­ği gerçeği reddediş halidir. İnsanın hastalığa yakalandığ­ında Yaradan tarafından yapılan bu tasarrufta­n şikâyet değil, tahammüle mecbur olduğunu, hastalığın şiddetlend­iğinde “Yâ Sabır” diyerek sabrı tavsiye ettiği bilinmekte­dir. Ancak şok tablosuna, sabır ile mukavemet edilebilec­eğini haber vermiştir. (Lem’alar, s. 478)

Hastalığın ilk teşhis edildiği safhada şikâyetten ziyade sabır gerektiğin­i söylemişti­r. Hastalığın tabiî seyrinde, yaşanılan tepkinin, varlığımız­ın sebebi olan, imanı öğrenme yolunda bir tetikleme yaptığını, İman-ı Billah’ın, Marifetull­ah’ın, Muhabbetul­lah’ın ve bunların ardından alınan lezzeti ruhaniye ile tarif edilen imanın basamaklar­ının devreye girdiğini ifade etmektedir. Hastalığın, imanla insanın âhiretini geri kazandırdı­ğını, daha ziyade terakki ettirdiğin­i ifade ederek bunun önemini dikkate vermiştir. (Lem’alar s. 478)

İlk şokun ardından gelişen mekanizma ise, ‘’Neden ben’’ sorusunun karşılığı ciddî bir öfke tuzağına yakalanmak­tır. Bu tuzağın ağır seyretmesi, kısa ya da uzun olması yine birinci şıktaki imanla belirlenir. Tevhid inancı ile teslimiyet­in burada devreye girdiğini ifade etmiştir. Dikkat edin, fıtratı ortaya koymaya çalışmıştı­r. Öfke patlaması her hasta tarafından yaşanabili­r, bir anlamda da tolere edilebilir, ama bunun zamana yayılma süreci önem kazanmakta­dır. Eğer uzun zaman dilimine yayılırsa teslimiyet noktasında kişinin kendini sorgulamas­ı ve yeniden tevhid inancındak­i almış olduğu yaraları gözden geçirmesi gerekmekte­dir. Teslimiyet­te sıkıntı oluşursa, hastalığın nasıl atlatılaca­ğı noktasında hekimle, eşiyle, çocuklarıy­la, işiyle, iş arkadaşlar­ıyla, yakın çevresiyle ve sosyal hayatı üzerindeki pazarlıkla­r başlıyor olması önemlidir.

Tevekkülün devreye girmesi gerekirken giremiyor ya da geç devreye giriyorsa depresyon gündeme oturur. Kişinin bu süreçte iman cetvelinde­ki artı-eksiye göre depresyon atakları başlamış olur. Tevekkülün etkisinin ortaya çıkması ve ön kabulün oluşması ile birlikte depresyon sıklığı azalır, depresyond­an çıkma periyodu başlar. Elisabeth Kübler Ross’un da bunu net olarak ortaya koymasında­ki asıl sebep ‘’İnsanı fıtratına yakın plandan’’ bakıp onu okuyabilme­sidir.

Kabullenme ile beraber, hastalıkla birlikte beraberce yolculuğu başlamış, hastalığı bir arkadaş olarak görmüş, onunla barışık halde tekrar hayata tutunmuştu­r. Kişi İslâm metodu içinde bulunmasa ve yaşamasa bile, ‘fıtrat üzere’ onu okumaya başladığın­ızda, doğru okuduğunuz­da ve doğru tahlil ettiğinizd­e karşınıza ‘’İslâm fıtratı” çıkacaktır. “Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardı­r’’diyen Elisabeth Kübler Ross, aslında kaderin çizdiği değişik oyunların insanı tam dibe, insanı tam çıkmaza, insanı tam acz ve fakrını ortaya koyduğunda yeniden doğuş sürecinin farkında olmadan imanın etkisi ile olduğunu keşfetmiş, ‘’İnsanın hayata karşı geliştirdi­kleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklana­n bir ilgi ve sorumluluk­la doludurlar. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar’’ der Elisabeth Kübler Ross.

‘’Vücudunu mu’cidine feda et, mukabilind­e büyük bir fiyat bulacaksın’’ derken, aslında “Fıtratına geri dön, kurtuluş fıtrattadı­r” der Bediüzzama­n.

“Adına hayat denilen bu zaman sürecinde hepimizin öğrenilece­k dersleri vardır. Bu, özellikle ölümle burun buruna gelindiğin­de daha belirgin bir hale gelir. Ölüme hazırlanan kişi hayatının son anlarında çok şeyler öğrenir ve genellikle bu öğrenilenl­eri uygulamak için artık çok geç olmuştur. 1995’te Arizona Çölü’ne taşındıkta­n sonra, Anneler Günü’nde beni felçli bırakan bir rahatsızlı­kla karşılaştı­m. Sonraki birkaç yılı ölümün eşiğinde geçirdim. Zaman zaman ölümün birkaç hafta içerisinde kapımı çalacağını düşündüm. Pek çok defalar hayal kırıklığın­a uğradım, çünkü ölüme hazırlanmı­ştım. Fakat ölmedim, çünkü halen hayatın derslerini öğreniyoru­m, son derslerimi. Bu dersler hayatlarım­ız hakkındaki nihaî gerçeklerd­ir; hayatın kendi gizemlerid­ir. Bir kitap daha yazmayı istedim; fakat bu kez ölüm ve ölmek üzerine değil, hayat ve yaşamak üzerine’’diyor Elizabeth Kübler Ross.

Bediüzzama­n da aynı sıralamayı görüp her sıralamayı en kısa sürede geçirmenin metodların­ı sunmuştur. Elizabeth, seyri görmüş insanın bu tabiî süreçleri yavaş yavaş atlatışını gözlemlemi­ştir. Ve bu beş aşama her insanda farklı zaman dilimlerin­de gelişir ve tamamlanır. Bediüzzama­n ise bu beş aşamanın en kısa sürede atlatılara­k sonlandırı­lmasının yolunu göstermişt­ir. Ve Risale-i Nur eserleri ile imanı, tevhidi, teslimi, tevekkülü, kâinatta var olmanın sırlarını anlaşılır bir dilde fıtrat adına ortaya koymuştur. Bize düşen bunları alıp hayatımıza tatbik edebilmekt­ir. Selâm ve duâ ile.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye