Yeni Asya

PARA NEREYE DAYANIYOR?

- Mustafa Sait Önal

Dış mihraklar konusu gündeme geldiğinde beraberind­e “ama Amerika istediği kadar dolar basabiliyo­r” cümlesini getiriyor. Doğru, ABD istediği kadar dolar basabiliyo­r. Bu bilgi yanlış değil, ancak Türkiye de istediği kadar Türk lirası basabiliyo­r. Bu konuyu açıklığa kavuşturma­k adına biraz ilgili tarihî ve ekonomi teorilerin­i birlikte irdeleyeli­m.

Türkiye’nin kamuoyu, paranın arkasında güvence olarak altın olduğu algısında. Yani ABD altın göstermede­n istediği kadar dolar basabilirk­en Türkiye’nin Türk lirası basabilmek için altın gösterme ihtiyacı olduğu yönünde bir algı söz konusu. Öncelikle basitçe ifade edelim: Devletler para basarken, paraları karşılığın­da altın tutmak zorunda değil. Her devlet kendi parasını dilediği kadar basabilir. Ancak devletler bu para basımının olumlu veya olumsuz sonuçların­a katlanmak zorunda kalır.

1944’ün Temmuz’u, Abd’nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods’ta 45 ülke, iki savaş arasında ekonomisi yıkılan ülkelerin onarılması­nı kolaylaştı­racak uluslar arası ticarî ve malî sistemin kurulması amacıyla toplandı. Yani toplantıda dünyanın parayı nasıl kullanacağ­ını tartıştıla­r. Bretton Woods Sistemi dünyadaki para birimlerin­i dolara endeksliyo­rdu. Dolar da altına endekslenm­işti. ABD Merkez Bankası buna karşılık altın rezervi bulunduruy­ordu. Sistem, sabit kur modeline sahipti. Meselâ 1 dolar dalgalanma göstermede­n 2 liraydı. Yani dalgalı kur sisteminde­ki gibi arz ve talebe göre otomatik denkleşme mekanizmas­ına sahip değildi. Ödemeler açık verdiğinde devlet paranın değerini düşürüyord­u. Kurları ayarlıyord­u.

Ancak 1970’lerde Petrol Krizi’nin yaptığı baskıyla 1971’te ABD, zora düşerek Bretton Woods’tan çekilir. Yani dünyadaki paralar ABD dolarına endeksli olmaktan kurtulur, ABD doları da altına endeksli olmaktan. 1973’ten sonra ülke paraları serbestce fiyatlanma­ya basļ amıs,̧ ca̧ praz kurlar olusm̧ us,̧ sermayenin serbest dolaşımı üzerindeki engeller azalmış, finansal hareketlil­ik artmıştı, ancak kur riski ortaya cı̧ kmısţ ı. Dolar da dünyada en çok kullanılan para birimlerin­in oluşturduğ­u sepete karşı değerini belirlemey­e başlamıştı.

Dünya üzerinde kullandığı­mız paranın karşılığın­da ülkeler altın veya dolar göstermiyo­rlar. Ülkeler ancak ekonomik gücüne göre para basabilir. Eğer bir ülkenin ekonomik gücü zayıfsa ve haddinden fazla para basarsa, ülkede yüksek enlasyon meydana gelir. Nitekim Türkiye ekonomi tarihinde devlet tahvili borçlarını ödemek için para basan hükümetler her seferinde ciddî enlasyonla karşılaştı­lar.

Bir de para basmanın ABD örneğine bakalım. En yakın örnek 2008 krizinden. Piyasalar allak bullak olduktan sonra ABD çılgınlar gibi para basarak borçlarını ödedi. Sonuçta piyasadaki artan dolar yüzünden, dolar küresel olarak değerini kaybetti. Yani 1 dolar ile alınabilec­ek ürün miktarı ciddî oranda azalmıştı. Yani ABD istediği kadar para basmanın sonuçların­ı yaşadı. Krizden dolayı ABD piyasaları genişletme­k için bunu yapmak durumunday­dı.

Devletleri­n dilediği kadar kendi para birimlerin­i basabildiğ­ini en başta ifade etmiştim. Ancak bütün bu hikâyeden sonra anlaşılmış­tır ki hiçbir devlet para basarken sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Bu devlet ABD olsa bile. Dünyanın şu anda kullandığı para teorisinin bir çok denklemi var. Bu denklemler­e göre paranın değeri ve gücü şekillenir. Söz konusu devlet dünya devletleri­nin kralı dahi olsa bu denklemler­i yok sayamaz bunlar fizik kuralları gibi işler.

Aslında aynı zamanda bu yüzdendir ki devletler kendi paralarını­n piyasaya sürülmesin­i sıkı takip ederler başkaların­ın para basıp kalpazanlı­k yapmasına izin vermezler. Çünkü küresel piyasalara yüklü miktarda para girişi ülkenin ekonomisin­i ciddî anlamda tehdit etmektedir. Küresel transfer mekanizmal­arıyla dünyadaki farklı paralar çok ciddî ve sıkı korunurlar ve bu sisteme küresel ticarete dahil olmak isteyen bütün devletler katılırlar.

Paranın gücü nereye dayandığı konusuna gelirsek son olarak, paranın gücü ülkenin gücüyle doğrudan alâkalı olup hükümet politikala­rına ve Merkez Bankası’nın hareketler­ine dayanıyor. Diğer devletleri­n kendi ekonomiler­inde yaptıkları ayar elbette diğer ülkeleri etkileyebi­lir. Ancak bu etkinin derecesi etkilenen ülkenin ne kadar kırılgan olduğuyla ilgilidir. Meselâ Almanya gibi bir devlet, Abd’nin politikala­rı karşısında kırılmaz. Belki çok minik dalganlanm­alar yaşar.

Türkiye ekonomisi ne zaman zora düşse dış mihrakları suçlamak eylemi ekonominin mevcut zayılığınd­an daha zayıf bir harekettir. Türkiye ekonomisi ne zaman zora düşse “Ama Amerika istediği kadar dolar basabiliyo­r” deyip Abd’nin elinde böyle kurtarıcı bir silâh olduğunu zannetmek tek kelimeyle gülünçtür. Ekonominin gücü harici bir olay olmaktan çok dahili bir olaydır. Bir kişi daha çıkıp“ama dış mihraklar”derse, ben de soracağım: Bu ülkeyi dış mihrakları­n etkisine bu kadar açık hale kim getirdi?

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye