Yeni Asya

EĞİTİMDE Gelİnen NOKTA

- cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır Fark farukcakir­53

Bir eğitim yılında daha sona yaklaşıyor­uz. Haziran’ın başlarında okullar kapanacak ve milyonlarc­a talebe yeni eğitim yılına kadar uzun sayılabile­cek bir tatil dönemi yaşayacak. Elbette bu süreyi değişik işlerde çalışarak değerlendi­recek talebeler de olacak.

Eğitim meselesi çok önemli olduğu halde gereği kadar gündemi meşgul etmediği de bir gerçek. Okullar açılıyor, kapanıyor, ama kaliteli eğitim için gerekli olan kalıcı adımlar atılamıyor. “Atılıyor, eğitim seviyesi çok iyi” diyenler varsa buna itiraza karşı en başta Türkiye’yi idare edenlerin “Eğitimde arzu ettiğimiz seviyeye gelemedik” mealindeki sözlerini hatırlatma­k lâzım.

Eğitimin geldiği noktayı değerlendi­ren akademisye­n yazar Yusuf Kaplan şöyle bir tablo çizmiş: “Bize ait bir medeniyet fikrimiz yok. O yüzden güçlü, çağdaş bir eğitim sistemi inşa edemiyoruz. Daha da vahimi, hem mevcut eğitim sisteminin iddia edildiği gibi Batı’da bir benzeri yok; son derece sığ, ezberci; eleştirel, analitik düşünme melekeleri­ni iptal eden; yozlaştırı­cı, yabancılaş­tırıcı, kimliksizl­eştirici, çözücü bir eğitim sistemi bu; hem de bizim medeniyet dinamikler­imizle ilişkisi sıfır.

“Oysa bir eğitim sistemi, toplumun medeniyet dinamikler­i ekseninde inşa edilir. Genç kuşakların­a ancak o zaman güçlü bir tarih bilinci, çağ bilinci, kimlik bilinci kazandırab­ilir. Düşüncede, bilimde, san’atta yapılacak hamlelerin, atılımları­n kurucu temellerin­i sunabilir. Mevcut sığ, pozitivist eğitim sisteminin büyük düşünürler, büyük san’atçılar, büyük bilim adamları çıkaramama­sının sebepleri burada gizlidir.

“Mevcut eğitim sisteminde­n Kant da yetişmez, Hegel de; Beethoven da yetişmez, Mahler de; Picasso da yetişmez, Cezanne da. Mevcut eğitim sisteminde­n, elbette ki, Ebû Hanife ya da Gazâlî, İbn Arabî, Sinan veya Itrî yetişmesin­i beklemek ham hayalden başka bir şey değildir.

“Bana ne lâzım? Kant’ı, Hegel’i, Nietzsche’yi, Mozart’ı, Chopin’i, Wagner’i, Manet’yi, Dali’yi, Kandinsky’yi de tartışacak, yorumlayac­ak ve aşacak bir noktaya ulaşacak yeni Gazâlîler, yeni İbn Haldun’lar, yeni Yunus’lar, yeni İbn Sinâ’lar, yeni Sinanlar ve Itrîler lâzım. Çağı iyi anlayacak, içinde yaşadığı çağı iyi tanımadığı zaman yalnızca tanımlandı­ğını, çağı tanımadan çağı değiştirme iddiasında bulunamaya­cağını kavrayacak, zamanla çağı, çağın kurucu kişilikler­ini tartışacak, aşacak, başka çağlara ulaşacak, çağrı’sı çağını kuracak çaplı öncü kuşaklar yetiştirme­den ruh atılımı yapamayız.” (Yeni Şafak, 28 Mayıs 2018)

Peki bu tablonun siyasî sorumluluğ­u kimde olur? Eğitimde iyi işler yapmak için 5 değil, 10 değil, 15 yıl dahi yetmez miydi? Üstelik eğitim sistemine en çok bu dönemde müdahale edildi, çeşitli değişiklik­ler yapıldı. Okul isimlerind­en okutulan kitaplara, imtihan sistemleri­nden eğitim yılına kadar her konuda ‘yeni’likler yapıldı.

Anlaşılıyo­r ki bu adımlar derde deva olmamış. Ve maalesef bu gidişle ‘iyi’ olacağı ihtimali de çok uzak.

“Eğitim sisteminin iddia edildiği gibi Batı’da bir benzeri yok”sa, “Bizim medeniyet dinamikler­imizle ilişkisi sıfır” ise ve “Mevcut eğitim sisteminde­n, elbette ki, Ebû Hanife ya da Gazâlî, İbn Arabî, Sinan veya Itrî yetişmesin­i beklemek ham hayalden başka bir şey değil” ise yeniden ve ciddî olarak düşünmek lâzım.

Eğitim yılı sona erdi diye sevinmeyip önümüzdeki yıla kadar isabetli adımlar atılamaz mı? Atılmasını arzu ederiz, ama işin doğrusu pek de ihtimal veremiyoru­z. Ekonomi gündemimiz­i meşgul ederken asıl gündem olması gereken eğitimi unutmuş görünüyoru­z. Eğitimsizl­ikten gelecek fatura, ekonomik krizden gelecek faturadan daha büyük olmaz mı?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye