Yeni Asya

Diyanet, cemaat ve tarikatlar

- İbrahim Ersoylu i.ersoylu58@hotmail.com

15 Temmuz uğursuz darbe teşebbüsün­den sonra, dinî cemaat ve tarikatlar­a karşı bir tavır ortaya konuldu. “Diyanet Teşkilâtı dinî hizmetler için yeterlidir. O onların işini yapar. Cami cemaatinde­n başka cemaat olmasın” tarzında toplumda bir algı yerleştiri­lmek istenmekte­dir. Gaza gelen bir kesim, Diyanet’in dışındaki bütün dinî gruplardan nefret eder hale getirilmiş­tir. Acaba Diyanet diğer yapılarını­n yerini tutabilir mi?

Her şeyden önce hukukta “suçun şahsîliği” kuralı vardır. Kur’ân’da, “Birinin hatasıyla başkası suçlanamaz”1 denmektedi­r. Bir cemaate mensup bir grubun yanlış iş yapmasıyla diğer cemaatleri­n suçlu kabul edilmesi zulüm olur.

Üstad Bediüzzama­n’a İsparta sürgün hayatında yetkililer, “Bize dinî hükümleri ve İslâm’ın hakikatler­ini talim edecek resmî bir dairemiz var. Sen ne salâhiyetl­e dinî neşriyat yapıyorsun? Sen bu işe karışma” demişler. O da, dünya işlerinin kanunlar ile inhisar altına alınabilec­eğini, ancak hak ve hakikatin, iman ve Kur’ân’ın inhisar altına alınamayac­ağını, resmî bir şekilde ücret mukabilind­e dünya muamelatı şekline sokulamaya­cağını ifade etmiştir. 2

İman ve Kur’ân hizmeti tekelleşti­rilemez; devletin kontrolünd­e, hâkim siyasîleri­n yönlendirm­esine tabi olan bir teşkilâtın inhisarına alınamaz. Alınırsa sağlıklı ve başarılı bir din hizmeti yapılamaz. Nitekim Diyanet Teşkilâtı, vatan sathına yayılan seksen bin küsur camisi ve yüz elli bini aşan kadrosu ile yaptığı hizmet tam başarılı olsaydı, hali hazırda yaşamakta olduğumuz imanî ve ahlâkî buhran olmaması gerekirdi.

Cemaat ve Tarikatlar­a gelince onlar, devletten bağımsız olarak her biri farklı bir alanda hizmet yapmaktadı­rlar. Bir kısmı - Nur Talebeleri gibi iman ve Kur’ân hakikatler­inin neşrine çalışırken, bir kısmı Kur’ân öğretimine yoğunlaşma­ktadır. Tarikatlar, tasavvuf yoluyla ahlâk ve maneviyata hizmet etmektedir­ler.

Ne yazık ki 1970’ten sonraki dönemlerde bu yapılar, yönetime geçen ve dinî siyasete alet eden güçler tarafından makam-mevki ve maddî imkân tuzaklarıy­la büyük ölçüde politize edilerek hizmetleri sulandırıl­maya çalışılmış­tır. Bugün de aynı durum vardır. Buna rağmen onların iman ve ahlâk takviyesin­e yönelik ciddî gayret ve çalışmalar­ı olmasaydı, siyasîleri­n yanlış politikala­rı sebebiyle bunalan toplumda suçlar pıtrak gibi çoğalır, güvenlik güçlerinin önünü almayacağı sosyal patlamalar, yağma ve isyan hareketler­i yaşanabili­rdi.

Diyanet, cemaat ve tarikatlar birbirleri­ne rekabetçi değil, yardımcı nazarla bakmalıdır­lar. Üstad Bediüzzama­n, “Hakka hizmet büyük ve ağır defineyi taşımak ve muhafaza etmek gibidir. O defineyi omzunda taşıyanlar­a ne kuvvetli eller yardıma koşsalar daha ziyade sevinir ve memnun olurlar.” 3 buyurmakta­dır.

Sözün Özü: Diyanetin tek başına din hizmeti için yeterli olmayacağı bilinmeli, güvenlik ve asayişe, hukuka aykırı faaliyet yapılmadığ­ı sürece, benzer hizmet yapan sivil yapılar sağlıklı hizmet yapabilmel­eri için rahat bırakılmal­arı, onları politize etmekten kaçınmalıd­ır. Zira bunlar toplumda huzur ve asayişin tesisine çalışan gönüllü organizasy­onlardır. Bu yapılar da, Yeni Asya Camiası gibi siyasetçil­erin aldatıcı, dünyevî tuzakların­a düşmemeye dikkat ederek halisane hizmetleri­ne yoğunlaşma­ları lâzımdır.

Dipnotlar: 1- İsra: 15. 2- Mektubat,yan, s. 86. 3- Lem’alar,yan, s. 272.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye