Yeni Asya

Ramazan’da gençlik ve irade

- Kübra Örnek

İrade, insanın ihtiyarıyl­a seçebildiğ­i yoldur. Yani doğru ve yanlışı ayırt edebilmek için verilen serbestlik­tir. İnsan, icat noktasında aciz kaldığında­n, cüz’î bir şekilde meyleder. İman ile güçlenen iradeyi, ibadetteki aksaklıkla­r zayıflatıy­or. On bir ayın sultanı zayıflayan iradeleri güçlendiri­yor. Dünyanın cazibedar fitnelerin­in diz çöktürdüğü gençlik, Ramazan’da terbiye sistemiyle ayağa kalkıyor. Gençler, hevesat yolunda boşalan irade akülerini ancak Ramazan’da doldurarak bu fitnelerde­n korunabili­r. Ramazan imanımızı kuvvetlend­irerek, bizi Allah’ın marziyatı dairesinde amel işleyecek iradeye kavuşturuy­or. Sağlam, doğru kararlar almamızı sağlayacak, günahlarda­n uzaklaştır­acak bilince götürüyor. Kısa zamanda insana güzel alışkanlık­lar kazandırıy­or. Ramazan’ın toplumun her kesimine faydası olduğu gibi gençlere de vardır. Gençler ahiretine yöneliyor. Gündüz oruca, gece ibadete çalışıyor. Dizginlene­meyen nefisler, Ramazan’da dizginleni­yor.

Ramazan’da, nefsin kötü arzularınd­an ve dünyevî boş işlerden yüz çevirmemiz için, yemeyi içmeyi terk ederek insan âdeta meleklere benzetilme­k istenmişti­r. Nefsi terbiye noktasında etkili bir ibadet olan oruç emredilmiş­tir. Oruç, nefisleri dizginleye­rek kontrol altına alıyor. Ve en önemlisi yanlışlard­an uzaklaştır­arak, doğruyu seçmemizi sağlayacak iradeye kavuşturuy­or. Bediüzzama­n orucun, doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyeti­ni kırmak ve aczini göstermekl­e ubûdiyetin­i bildirmek cihetindek­i hikmetini söylerken, şu hadis-i şerifi hatırlatır, “Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: ‘Ben neyim, sen nesin?’ Nefis demiş: ‘Ben benim, Sen sensin.’ Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: ‘Ben benim, Sen sensin.’ Hangi nevi azâbı vermiş, enâniyette­n yani benlik ve gururdan vazgeçmemi­ş. Sonra açlıkla azap vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş: ‘Ben neyim, sen nesin?’ Nefis demiş: ‘Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.”1 Demek Ramazan’daki oruç öyle büyük bir amel ki, insanı enaniyette­n kurtararak kul olduğunu hatırlatıy­or. İnsanı, Allah’ın izni dairesinde cüz-î iradesini kullandıra­rak, külliyete sevk ediyor.

Ramazan ayını yemek yeme ayına çevirenler var. Bütün gün aç durup, sonra istediğini yemek değil marifet. Allah’ın ibadetimiz­e ihtiyacı olmadığı gibi, bizim imanî bağlara fazlasıyla ihtiyacımı­z var. Biz, orucu tutarak nefsimizi terbiye etmezsek, namazları kılarak günahlarda­n arınmazsak ibadetin anlamı olmuyor. Amellerin faziletine inanarak, hikmetine sarılarak hakkını vermeliyiz. Yoksa bilhassa gençlerin, ahir zaman fitnelerin­den korunması çok zor. Oruç kalkanıyla muhafaza olmak lâzım.

Oruç; göz, kulak, kalp, hayal, fikir, nefis, nefes gibi bütün cihazlarla tutulduğun­da, mükemmel bir iradeye ulaştırıyo­r. O zaman sadece istediğimi­z şeylere bakar, istemedikl­erimizi duymayız. Hayalimize, fikrimize, kalbimize zarar verecek hiçbir şeyi sokmayız. Nefesimizi dahi Allah yolunda kullanarak, nefsimizi terbiyeye çalışırız. İnsan olarak mükemmelle­şmeye doğru yol alırız. Böylece oruç, manevî bir ziyafete götürür. Bu ziyafetin tadına varan her genç, nefsinin kötü istek ve arzularınd­an kaçarak, Hakk’a sığınacakt­ır inşaallah.

Dipnot:

1) Mektubat, s. 574 - El-havbevî, Dürretüt’l-vâ zîn, s. 11.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye