Yeni Asya

Risale-i Nur'un tesiri nereden geliyor?

- Abdil Yıldırım

R isale-i Nur'da, başka hiçbir tefsirde görülmeyen bir tesir vardır. İlk defa okuyanlar, fazla bir şey anlamasala­r da, kalplerind­e Risale-i Nur'a karşı bir cazibe hissederle­r. Üslûbu, letafeti, insicamı, intizamı, insanı kendisine bağlar. Biraz anladıktan sonra ise, zaten aralarında kuvvetli bir bağ meydana gelir. Ondan sonra da sürekli okumaktan vazgeçemez­ler. Mâna olarak da, her insanın her türlü derdine deva ihtiva eden bir eczane gibidir. Kur'ân'ın hakikî bir tefsiri olduğundan, Kur'ân'ın özellikler­ini ihtiva eder. Onun için başka tefsirlere benzemez.

Üstad Hazretleri'ne, "Risale-i Nur'un bu özelliği nerden geliyor" diye sorulduğun­da, şu cevabı veriyor:

Bu eser-i âlîşanda şimdiye kadar emsaline rastlanmam­ış bir feyz-i ulvî ve bir kemâl-i nâmütenahî mevcut olduğundan ve hiçbir eserin nail olmadığı bir şekilde meş'ale-i İlâhiye ve şems-i hidayet ve neyyir-i saadet olan Hazret-i Kur'ân'ın füyuzatına vâris olduğu meşhud olduğundan, onun esası nur-u mahz-ı Kur'ân olduğu ve evliyaulla­hın âsârından ziyade feyz-i envâr-ı Muhammedîy­i (asm) hâmil bulunduğu ve Zât-ı Pâk-i Risaletin ondaki hisse ve alâkası ve tasarruf-u kudsîsi evliyaulla­hın âsârından ziyade olduğu ve onun mazharı ve tercümanı olan mânevî zâtın mazhariyet­i ve kemâlâtı ise o nisbette âlî ve emsâlsiz olduğu güneş gibi âşikâr bir hakikattir.” (Şuâlar)

"Elcevap (güzel bir cevaptır): Şeref, i’câz-ı Kur’ân’a ait olduğundan ve bana ait olmadığınd­an, bilâpervâ derim:

Ekseriyet itibarıyla öyledir. Çünkü, yazılan Sözler tasavvur değil, tasdiktir. Teslim değil, imandır. Marifet değil, şehadettir, şuhuddur. Taklit değil, tahkiktir. İltizam değil, iz’andır. Tasavvuf değil, hakikattir. Dâvâ değil, dâvâ içinde bürhandır." (28. Mektup)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye