“AVRUPA ÜFLÜYOR BİZ BURADA OYNUYORUZ”
Bizde yapılmakta olan siyasetin ucu ecnebilerin elinde olduğu için, aynı zamanda siyaset çarkı menfaat üzerine döndüğü için, daha ziyade yeryüzünde güçlü ülkelerin çıkarları ön plana çıkıyor. Hep onlar söz sahibi oluyor, onların dediği oluyor. Böyle güçlü ülkeler kendi menfaatleri çerçevesinde dünyaya nizamat verip, tahakkümle, güçsüz ülkeleri bazen doğrudan, bazen de uzaktan kumanda ile idare ediyorlar. Gelişmemiş, ülkeler de ister istemez dünyaya hükmeden süper devletlerin bir nevi uydusu şeklinde, onların menfaatleri istikametinde oradan oraya savrulmaktan kurtulamıyorlar.
Bunun böyle olduğunu teşhis eden Üstad Bediüzzaman yaklaşık bir asır önceden; “Avrupa ülüyor; biz burada oynuyoruz” tesbitinde bulunuyor. Üstadın bu dikkat çekici tesbitindeki“avrupa ülüyor”ifadesine Amerika ülüyor veya İsrail ülüyor veya Rusya üflüyor v.s. gibi dünyada söz sahibi olan ülkeleri de her halde ekleyebiliriz. Bu çarpıcı tesbitin devamında da Üstad; “biz müteharrik-i bizzat değiliz; bilvasıta müteharrikiz” (kendi inisiyatifimizle hareket edemiyoruz. Başkalarının vasıtasıyla hareket ediyoruz.)
İdarecilerimizin zaman zaman gerek içeride, gerek dışarıda birbirini nakzeden, hatta tekzip eden söz ve beyanları; yine içeride veya dışarıda sarf ettikleri birbirini tutmayan söz ve beyanlar ile uygulamalardaki tutarsızlıklarına baktığımızda, Üstad Bediüzzaman’ın bizde yapılmakta olan siyasetin ucunun ecnebilerin elinde olduğu için, her zaman, her işimizde kendi hür irademiz ile hareket edemediğiz tesbitinin ne derece doğru bir teşhis olduğunu görüyoruz.
Dünyada ve ülkemizde yapılmakta olan siyasetin usûl ve biçiminin satranç oyununa benzediğini ve her türlü suistimallere, haksızlıklara, hatta zulümlere ve cinayetlere açık olduğunu, idarecilerin ister istermez gücü ellerinde bulunan ve dünyaya hükmetmekte olan ecnebilerin oyununa gelip, onların zulümlerine ve cinayetlerine alet olacaklarına işaret ediyor Üstad Bediüzzaman. Bunun içindir ki kendisi; “şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçıyorum” diyerek, talebelerine de bu yönde tavsiyelerde bulunuyor.
Yapısı itibarıyla kökü dışarıda olan ifsat komitelerinin her türlü desise, yalanlarına aldatmalarına ve müdahalelerine açık olan siyaset arenalarının bu özelliğindendir ki, siyasî iktidarların çoğu Bediüzzaman’ın bu teşhis ve tesbitlerinden habersiz görünüyorlar. Çoğu zaman farkına varmadan dış güçlerin sinsi oyunlarına gelerek maalesef kolayca onların tuzağına düşüyorlar. Sık sık dost ve düşmanlarının değişmesinin sebebi; birbirini tutmayan söz ve beyanlarının sebebi; söyledikleriyle yaptıklarının farklılıklarının en önemli sebepleri siyasilerin bu yöndeki bazı zaalarına ilâve olarak ucu dışarıda olan bazı gizli, sinsi ifsat komitelerinin rollerinin olduğunu da unutmamak lâzım.
Bütün bunların bir sonucu olarak olarak Üstad Bediüzzaman’ın Sünûhat’taki;“lisanı-ı siyasette bazen lâfız mananın zıddıdır”dikkat çekici tesbitleri ışığında siyasilerin ağzından çıkan her sözü yine Üstad’ın; ”söylenen her sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. Mihenge vurunuz, altın çıkarsa alınız...” tavsiyelerine kulak vermekten başka çaremiz yok.