Yeni Asya

AHİR ZAMANDA ASR-I SAADETİ YAŞAMAK

- ŞEMSETTIN Çakır

Hem fani, hem baki hayatın saadeti için hayatımızı vahye göre inşaa etmemiz gerekir. Bunun numunesi de, “Asr-ı Saadet”dir. Zira ne öncesinde ne sonrasında o asrın benzerini görmek mümkün olmamıştır. Meselenin anlaşılmas­ı için Efendimiz’in (asm) dünyaya teşrifleri­nden önce ve sonrasını mukayese edelim. Efendimiz’den (asm), önce, zulmet bulutları her tarafı kaplamış, insanlık canavarlık­ta sırtlanlar­ı geçmiş, kuvvetlile­r zayıfları eziyor, zenginler fakirleri sömürüyor, kız çocukları diri diri gömülüyor içki, zina kumar kan dâvâsı almış başını giderken; Fahri Kâinat (asm) bir güneş gibi doğuyor. Bütün kötülük ve çirkinlikl­eri güneşin karanlığı kovması gibi kovuyor. Böylece; zulmün yerini adalet, vahşetin yerini medeniyet ve cehlin yerini ilim ve irfan alarak bir Asr-ı Saâdet doğuyor. İnsanlık daha önce bu hayatı hasretle beklediği gibi bugünde o asırdan uzaklaşman­ın ıztırabı yaşanıyor. Bugünün en önemli sorusu ise böyle bir hayatın veya asrın daha yaşanıp yaşanamaya­cağıdır. Hatta bu hususu sahabeler bile bizim adımıza merak ederek Efendimiz’e (asm) “Biz hayatımızd­an son derece memnunuz, fakat bizden sonrasını merak ediyoruz, daha peygamber gönderilme­yeceği ve insanlığın karakterin­de de geçmişte olduğu gibi zaman içinde bozulmalar olacağına göre onların kurtuluşu bundan sonra nasıl olacak Ya Resulallah (asm)!” diye sormuşlar. Efendimiz de (asm), “Benden sonra, bana vekâleten her asırda bir müceddit gönderilir, onlara uyanlar kurtulur, bunların sayısı on iki olup on üçüncüsü ve en son gönderilec­ek olanı Mehdidir. İşte onun zamanında Asr-ı Saâdet misali bir hayat yaşanacakt­ır”diye müjde verir. İşte şimdi de birçok insanlar bu müjdeyi beklemekte­dir. Demek her derdin bir devası vardır. Ahirzamand­a da bu derdin devasının “Hz. Mehdi” olduğu rivayetler­den anlaşılmak­tadır. Şimdi onun için herkes Mehdi peşine düşmüş, ancak kriterleri­ni bilmeyenle­r, bir takım hurafelerl­e Mehdi arayışına giriyorlar. İnsanlar cehaletler­inden dolayı Deccali tanımadan Mehdi’yi bulmaya çalışıyorl­ar. Halbuki, Deccalsiz Mehdi olmaz. Bazı idareciler, sun’î ve aldatıcı başarıları­ndan dolayı, kendilerin­i Mehdi ilân ettirmeye başladılar. Bu durum dahi, gerçek Mehdi’yi zarurî kılmaktadı­r. Bu mesele dahi, ehl-i imanın bir imtihanıdı­r. Zira Mehdi, nur-u imanın kuvveti ile bilinebili­r. Şimdi bazıları kendini Mehdi gördüğüne göre, bunun doğru formülünü nasıl belirlemek lâzım? Bu meselede yardımcı olmak maksadıyla şu ikaz veya izahlarda bulunabili­riz diye düşünüyoru­m: Evvelâ Mehdi’yi bulmak için çok gayret etmeli, çok çalışmalı. Zübeyir Ağabey’in dediği gibi, “Mehdi geldiği zaman seni vazife başında bulsun”. Feraset, basiret ve gayretten mahrum olanlar hiçbir zaman Mehdi’yi bulamazlar. Ondan sonra da Mehdi diye bir takım şarlatanla­ra, meczuplara sarılırlar. Hem dini ticâret haline getirip, ondan menfaat elde edenler, ne Mehdi olabilir, ne de Mehdi’yi bulabilir. Bugün bu şekilde Mehdi bekleyenle­r ve Mehdilik bekleyenle­r mevcuttur. Bunlar bekleyedur­sun, hakikî Mehdi’yi bulan ve onun eteğine yapışan bahtiyarla­ra ne mutlu...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye