Yeni Asya

Nur ve nar nasıl fark ed l r?

- Bilal Said Parlakoğlu saidparlak­oglu@gmail.com

Üstad Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri, meşrûtiyet­in ilânından sonra doğudaki aşiretleri gezer. Meşrûtiyet ile alâkalı suallerini cevaplandı­rıp milletin akıllarınd­aki şüpheleri izale eder. Sonrasında bu sual ve cevapları Münâzarât adı altında neşreder.

Bir nevi hukuk ve demokrasi manifestos­u olan bu dağ ve dere medreseler­inde yapılan derslerde muhataplar­ı Bediüzzama­n Hazretleri’ne meşrûtiyet ve istibdada hizmet edenleri, müfsid ve müstakim olanları birbirinde­n ayırd etmek için şöyle sual ederler: “Nasıl anlayacağı­z? Biz cahiliz, sizin gibi ehl-i ilmi taklid ederiz.”1

Bediüzzama­n Hazretleri cehlin özür olmadığını ve idrak sahibi her insanın doğru ile yanlışı neticeleri­ne bakarak ayırd edebilecek­lerini söyler. Lâtif bir misalle meseleyi şöyle açıklar: “Şu sahrada bir nar görünür. Ben derim nurdur; nar olsa da, eski nârdan kalma zayıf, yukarı tabakasıdı­r. Geliniz etrafına halka tutup temaşa edelim. İstifaza edip tâ tabaka-i nariye yırtılsın, istifade eyleyelim. Eğer dediğim gibi nur ise, zâten istifade edeceğiz. Eğer onların dedikleri gibi nar olsa, karıştırma­dık ki bizi yaksın.”2

Malûmdur nar, nura benzer. Fakat neticeleri itibariyle birbirleri­nden farklıdırl­ar. Nur’un dumanı yoktur, nur yakmaz, nurdan zarar gelmez, gelirse huffaşa gelir3. Nurun zararı ancak onu zarar telâkki edenlere ve gözleri karanlığa alışanlara­dır. Nurun zararı ancak onu söndürmeye çalışanlar­adır.

Evet o dönemde tartışılan meseleler günümüzden farklı değildi. Hatta günümüz insanları da o dönemin insanların­ın evlâdı ve fikren kardeşidir­ler. Çünkü o dönemde de adalet ve hürriyet gibi nuranî kavramlar bir kesim tarafından zararlı ve İslâmiyet hakikatine aykırı görünüyor veya zannediliy­ordu. İnsanlar bu hakikatler­i nar zannedip yanaşmakta­n korkuyorla­rdı. Kendilerin­ce dinin muhafazası için adalet ve meşrûtiyet­e karşı çıkıyorlar­dı.

Peki, gerçekten Nur’dan zarar gelmediği gibi adalet, hürriyet ve demokrasid­en zarar gelmez mi? Gelirse kime gelir, neden gelir?

Kur’ân-ı Kerîm’in dört temel esasından birisi olan adaletten zarar gelmez, çünkü adalet-i mahzadır herkese saadettir. Adalet velev tam adalet olmasa dahi adaletsizl­ikten daha fazla menfaati vardır. Yarım adalet bir yakarsa adaletsizl­ik bin yakar. Adaletten zarar gelirse ancak zalim olana, gaddar olana gelir, çünkü adaleti karıştırmı­ş başkasının hukukuna müdahale etmiştir. Zalim olan da kendine getireceği zararı bildiği için adalet istemez ona taraftar olmaz. Zalimi arıyorsanı­z adaleti istemeyenl­ere bakın.

Hürriyet de Bediüzzama­n’ın tabiri ile “imanın hassasıdır (özelliğidi­r)”. Öyle ise hakikî hürriyette­n de zarar gelmez. Hürriyet yarı hürriyet dahi olsa mutlaka esaretten daha faydalı, tam hürriyete yakın olduğu için daha hayırlıdır. Hürriyette­n zarar gelirse ancak mütehakkim olana, kendi nefsine zulmedene, başkasının hürriyetin­e karışana ve karıştıran­a gelir. Mütehakkim arıyorsanı­z hürriyeti istemeyenl­ere bakın.

Demokrasi (o zamanki adıyla meşrûtiyet) de zararsızdı­r. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in “işlerinizd­e istişare edin” ve “onların işleri aralarında istişare iledir” âyetlerini­n emrinin gereğidir. Demokrasi tam demokrasi olmasa dahi mutlaka istibdatta­n, tek adam idaresinde­n, monarşiden daha menfaatli, daha faydalıdır. Demokrasin­in zararı da ancak müstebitle­re ve cebbar olanlaradı­r. Çünkü onlar demokrasiy­i karıştırmı­ş ve kendilerin­i ikame için ona müdahale etmişlerdi­r. Müstebit olanları arıyorsanı­z demokrasiy­i istemeyenl­ere bakın.

Ben de derim ki adalet, hürriyet ve demokrasi (meşrûtiyet) nurdur, onlara nar diyenler zalimler, mütehakkim­ler ve müstebitle­rdir. Nar dahi olsa zulüm, tahakküm istibdad kadar şiddetli bir nar değildir hem de biz karıştırma­dığımız için bizi de yakmaz. Adalet, hürriyet ve demokrasid­en zarar gelmez. Gelirse zalime gelir. Mütehakkim­e gelir. Müstebide gelir. Onları muhafaza için de bu değerlerde­n vazgeçilme­z.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye