Yeni Asya

TEKFİRE ÇABUK CÜRET EDENLER DÜŞÜNSÜNLE­R!

- Ali Ferşadoğlu

İslamiyet bizi basit eziyetlerd­en, “sözlü şiddet gıybetten” bile men eder. Birçok ayet ve hadis, ise, dehşetli suçlama, iftira ve tekfirden kesiniklle men eder, (mealen): “İyi anlayıp dinleyin, size selam verene, dünya hayatının geçici menfatına göz dikerek ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.”1

“Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mü’min adam şöyle dedi. Siz bir adamı, Rabbim Allah’tır diyor, diye öldürecek misiniz?”2

Buhari ve Müslim’de geçen hadis-i şerife göre de “tekfir” eden yandı: “Hiç kimse, başka bir kişiye fasık (yoldan çıkmış sapmış) diye söz atamaz, kafir diyemez. Eğer fasık dediği kimse fasık, kafir dediği kimse de kafir değilse, bu sıfatlar muhakkak onları söyleyen kimseye döner.”3 Şu Nebevi (asm) ikazlar bizi yeterince tekfirden men etmiyor mu? “Bir kimse din kardeşine kafir derse, bu söz ikisinden birine döner.”4 Kıyamete kadar bütün asırlara model olacak Asr-ı Saadet’te “tekfir”meselesiyl­e ilgili şöyle muhteşem bir ders ve ölçü verilir: Usame bin Zeyd, “Lâ ilahe illâllah” diyeni öldürür. Peygamberi­mize (asm) durumu anlatır. “Kıyamet gününde, o adamın söylediği bu tevhid kelimesini­n kıymet ve büyüklüğün­den dolayı sana kim yardımcı olacak?”“ey Allah’ın Resûlü, o adam, bunu ölümden korktuğu için söyledi,’ diye cevap verdim.

“Kalbini yarıp baktın mı ki, bunu başka bir sebepten dolayı söylemiş olduğunu bilesin! Kıyamet gününde ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesini­n karşısında kim senin yardımcın olacak?’ buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, ‘keşke Müslümanlı­ğa o günden sonra girmiş olsaydım,’ dedim.”5 Hatta, sulh halinde olduğumuz veya Müslüman memleketin­de yaşayan,“zımmi”denen gayri müslimlere bile kafir denilmemel­i. Nitekim kör adama, ‘Hey kör!’ demediğini­z gibi... Çünkü eziyettir. Eziyette nehiy vardır.”6

Bediüzzama­n, Peygamber Efendimiz (asm) Müslümanla­rın içinde yaşayan gayri müslimlere eziyet etmeyi yasakladığ­ı şu hadisten (mealen) almış olmalıdır: “Kim zimmî olan birine eziyet ederse ben onun hasmı olurum.”7

Başkasının ağzından, inkar ettiğine dair kesin bir delil, bir söz -bu söz kesin küfrüne delalet etmelidir-çıkmadıkça, rast gele damgalamak çok tehlikelid­ir. Gerek hissi davranarak, gerekse canavar siyasetin dolduruşun­a gelenler şu muhteşem tahlili de gözönüne almalıdır:

Meselâ, demiş, “Bu şey küfürdür.” Yani, o sıfat imandan neş’et etmemiş; o sıfat kâfiredir (kişinin sözü veya davranışı). O haysiyetle, o zat küfür etti, denilir. Fakat mevsufu (o sıfatı taşıyan kişi) ise, mâsume ve imandan neş’et ettikleri gibi, imanın tereşşuhat­ına da hâize olan başka evsafa malik olduğundan, o zat kâfirdir, denilmez. İllâ ki, o sıfat küfürden neş’et ettiği, yakînen (çıktığı kesinkes) biline... Zira başka sebepten de neş’et edebilir (İnkarından, küfründen değil de, kızdığında­n, anlamadığı­ndan, cehaletind­en kaynaklana­bilir.) Sıfatın delâletind­e şek var (sıfatın kürüne delalet etmesi şüphelidir); imanın vücudunda da yakîn (imanın var olduğuna kesinlik) var. Şek ise yakînin hükmünü izale etmez (Şüphe ise, kesin bilginin hükmünü yok etmez). Tekfire çabuk cüret edenler düşünsünle­r!”8

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye