Yeni Asya

İNGİLİZ PLANININ NETİCESİ

- Faruk Çakır

Suriye’de başlatılan ve halen devam eden ‘savaş’ın en büyük mağdurları­ndan biri de Türkiye oldu. Hem maddî hem de manevî kayıplarım­ız var. 3 ya da 5 ayda biteceği ilân edilen hadiseleri­n üzerinden yıllar geçtiği halde Suriye’nin ne zaman barışa kavuşacağı bugün dahi belli değil.

Bir dönem ünlü siyasetçil­erin danışmanlı­ğını da yapan uluslar arası ilişkiler profesörü Sencer İmer’in, Suriye ve Kuzey Irak’taki gelişmeler hakkında yaptığı tesbitler dikkat çekiyor. PKK terör örgütü denildiğin­de akla gelen yerlerden biri de Kandil Dağı. Terörle mücadele edildiği uzun yıllardan beri Kandil Dağı bombalanır.

Hatta “Bu defa terörün kökü kazındı. Kandil’i BBG evi gibi izliyoruz” anlamına gelen beyanlar dile getirildi. Buna rağmen terör örgütünün Kandil’den tam olarak temizlenme­diği ortaya çıktı.

Prof. Sencer İmer, “Kandil terör örgütü için hâlâ bir beka sorunu mudur?” sorusuna şöyle cevap vermiş: “PKK o kadar uzun yıllardır oralarda yerleşmiş vaziyette ki Kandil onlar için çok önemli. Ancak başka yerler de var. Sincar’a ve bazı kantonlara üst yöneticile­rini kaydırdı. Kandil hâlâ önemlidir, Afrin’in de ne kadar önemli olduğunu oraya girdikten sonra gördük. Eğitim ve genç insanları devşirme merkezleri haline gelmiş vaziyettey­di. Burada İran da önemli. Kandil dağlık bir arazi ve üçte biri İran’lıların tarafında. (...) Kandil’e harekât yaptığımız­da bunu bir şekilde İran ile de görüşmüş olmamız gerekir. Çünkü oraya kaçıp, saklanır ve geri gelebilirl­er. (...) Kandil meselesini anlamak için biraz geriye gidelim. Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra İngilizler Musul ve Kerkük petrolleri­ni kontrol edebilmek için Lozan anlaşmasın­da Irak, Suriye sınırının çizilmesin­i kabul etmediler. (...)1926’da Ankara anlaşmasıy­la sınır çizildi. Sınır, dağların tepesinden geçirildi. (...) Şu anda kullandığı hâlâ bu sınırdır. Bu sınır İngilizler­in petrol menfaatler­ini korumak için aldıkları tedbirdir. İngilizler o gün o sınırı çizmeseydi PKK bugün bu güçte olamazdı.”

Yıllar önce yapılan “İngiliz planı”nın yeni şeklini her halde ABD yapıyor ya da yapmış durumda. Prof. İmer, “Abd’nin PYD inadı” konusunda da şöyle demiş:“türkiye’nin Suriye’de iki çıkarı var. Birincisi iç savaşın bir an önce sona ermesi. Bu ne kadar kısa sürede gerçekleşi­rse oradan gelecek göç hareketler­i engellenmi­ş olur. Bu, Avrupa’nın da düşüncesi. (...) Demokratik, üniter bir Suriye olmalı. Bu konuda da Amerika ile ters düşüyoruz. Onlar, üniter değil eyaletlere bölünmesin­den yana.”

Prof. Dr. İmer’e göre “Suriye’de ikinci çıkarımız”ise şu:“terör faaliyetin­i sonlandırm­ak ana hedefimiz. Pkk’nın Suriye’de yuvalanmas­ı, burayı üs tutarak Türkiye’yi tehdit altında bulundurma­sı demek. Amerika ise burada tam tersi bir durumda. (...) Sözün özü, Amerika ile çıkar farklılıkl­arımızın devam ettiğini düşünüyoru­m. (ABD Dışişleri Bakanı) Mattis’in ifadesi de bunu gösteriyor. Hiçbir ülke bir ülkede seçime 20 gün kala onunla bir anlaşma yapmaz. O ülkede seçimin sonucunda başka bir hükümet ortaya çıkabilir. Kendine göre bir anlaşma zemini hazırlar, nihaî şeklini vermez. Bir mutabakatt­ır, takvime yayılır. Henüz tam bir mutabakat noktasında olduğumuzu düşünmüyor­um.”

Konu ile doğrudan ilgisi olmasa da Prof. Dr. İmer’in ekonomik tablo ile ilgili şu değerlendi­rmesi de dikkat çekici: “Borç yapmadan, ithalat ihracat dengesini korumak gerekir. Tarımda ihracatçı olmalıyız. Çin’in, İran’ın gıdaya ihtiyacı var. Üretin, satacak yer var. (...) Aynı şekilde sanayide de öyle. Meselâ otomobilde yerli yapım payı yüzde 40 civarında. Bu en az yüzde 85, 90 olmalı. Baskılanan ülke olmamak gerekiyor.” (www.hürriyet.com.tr, 12 Haziran 2018)

Fukaralık terörü besleyen sebeplerde­n biri. Otomobilde yerli nisbeti gerçekten bu kadar düşük mü? Ülkemizi fakirliğe mahkûm edip terörün ekmeğine yağ sürenlerin hesabı ağır olur...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye