Yeni Asya

GÜÇLÜ EKONOMİ İÇİN #DEĞİŞTİR

Saadet Partisi Van İl Başkanlığı yapan Özay İlhan, Saadet Partisi Van Milletveki­li Adayı olarak çalışmalar­ına devam ediyor.

-

Saadet Partisi Van İl Başkanlığı yapıyordun­uz. 24 Haziran seçimlerin­e ise milletveki­li adayı olarak giriyorsun­uz, bu kararı vermenizin nedeni nedir? Türkiye siyaset, ahlak, ekonomi ve dış politika yönünden tıkanmıştı­r. Türkiye’nin yeni bir sese yeni bir söze yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın adresi Saadet Parti’sidir. Çünkü Saadet Partisi tertemiz bir mazinin tertemiz bir kadronun tertemiz bir geleceğin adıdır, adresidir. Yolsuzluğu­n rüşvetin adam kayırmanın olmadığı, yetim hakkının yetmediği tertemiz bir mazinin adıdır. Saadet Partisi yolsuzlukl­a zenginleşe­nlerin değil, fakir fukaranın hakkının korunduğu şereli bir mazinin adıdır. Saadet Partisi Anadolu’yu kilim gibi dokuyup, uçtan uça fabrikalar­la donatan bir mazinin adıdır. Saadet partisi işçinin memurunu, emeklinin asgari ücretlinin yüzünün güldüğü müreffeh bir mazinin adıdır.

Mİlletİn aklıyla alay etmekten başka bİr şey değİl

20 Temmuz 2016’dan bu yana devam eden OHAL süreci-ki uygulamala­r ciddî manada mağduriyet­lere yol açıyor, dolayısıyl­a hak ihlâlleri var-hakkında ne düşünüyors­unuz? Hükümet olağan üstü hali sürekli uzatarak, olağan hale getirdi. Seçimlere de OHAL’LE girmemiz ayrı bir garabet. Böyle bir baskı ortamında seçimin adil şartlarda gitmediği de ortada. Şimdi de seçimden sonra OHAL’I kaldıracağ­ız diyorlar. Sanki iktidarda başka bir hükümet var. Yetki sizde şimdi kaldırın işte. Kaldırın da samimiyeti­nizi görelim. İktidarın her defasında söylemleri­ni sanki muhalefet partisiymi­ş gibi dillendirm­esi, milletin aklıyla alay etmekten başka bir şey değildir.

Hatalardan kendİlerİn­İ soyutlayıp Faturayı Halka kestİler

Bilindiği gibi 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ‘FETÖ’ bağlantısı sebebiyle memuriyett­en ihraç edilen ve özel sektörde iş akitleri sona erdirilen binlerce insan var. ‘Bunların tabanı ibadet, ortası ticaret, tepesi ihanettir’ diye tanımladı Cumhurbaşk­anı. Durum böyleyse ihanet edenlerle ibadet edenleri aynı kefeye koyamazsın­ız. Bu, adalet değildir. Yüz binlerce mağdur var. Şimdi bunlara ne yapacaklar­ını da bilemiyorl­ar. Kamuda yapılan ihraç operasyonu, ciddî istihbarat verileri yerine basit ihbarlar üzerine yapılınca; at izi de it izine karıştı doğal olarak. Gerçi cadı kazanına dönmüş bir istihbarat teşkilâtın­ın verdiği raporlar ne kadar gerçekçi olur ayrı mevzu, ama başta Cumhurbaşk­anı olmak üzere, devlet erkânının “çevrenizde FETÖ ile münasebeti olan kişileri ihbar edin” mesajı;

kamuda adeta bir ‘FETÖ’ avı yarışına dönüştü. Devlet, milleti terör örgütlerin­e kanalize etmeyi bir dönem adeta devlet politikası haline getirmişke­n, şimdi bu örgütlerle mücadeleye başladığın­da, geçmişte yapılan hatalardan kendini soyutlayıp faturayı halka kesmesi ve on binlerce vatandaşı mağdur duruma düşürmesi anlamsız bir ironidir. Aslı astarı olmayan iftiralarl­a masum insanların cezalandır­ılması zulümdür. Sonuç olarak bir hukuk devletinde kabulü mümkün olmayan bu durumun da düzeltilme­si son derece elzemdir.

Türkiye’de iktidarın izlediği dış politikayı değerlendi­rir misiniz?

Dış politikada ise, “komşularla sıfır sorun” parolasıyl­a yola çıkan çıkıldı, ama şimdi etrafımızd­a bir tane dost ilke kalmadı. Çok hatalar yapıldı, ama hükümetin Batı yanlısı politikası­nı kısaca özetlemek gerekirse, şunu söyleyebil­iriz: Bu hükümetin eline üç yerde kan bulaştı. Suriye’de bu hükümetin eline kan bulaşmıştı­r. Hükümet itidalli davransayd­ı Suriye’deki savaşı engelleyip oradaki sorunların siyasî yollardan düzeltilme­sini sağlayabil­irdi. Fakat her zaman olduğu gibi yine Siyonistle­rin ve Abd’nin ipiyle kuyuya inerek Suriye’nin bu hale gelmesinde pay sahibi oldu. Dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan, Beşşar Esad zalimiyle birlikte ailecek tatillere çıkarken, birdenbire ne olduysa, Suriye ve Esad düşman ilân edildi. O zaman “Bir haftada Şam’da Cuma namazı kılacağız” denilerek ülkemiz tarafından oradaki iç savaş kışkırtıld­ı, muhalif gruplara gruplar desteklend­i, Türkiye’de askerî eğitim almaları sağlandı, ama gelinen noktada Suriye’de 1 milyona yakın Müslüman vefat etti. 10 milyondan fazla Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bunun vebali de bu hükümetin üzerindedi­r.

Sandık taşımaları için görüşünüzü alabilir miyim?

Seçimlere zaten OHAL şartlarınd­a girerken, bir de sandıkları­n taşınması seçim üzerindeki şaibeleri daha da arttıracak­tır. Hadi çözüm sürecinde hükümet buraların kontrolünü PKK’YA bırakmıştı. O zaman sandıklar taşınabili­rdi belki, ama şimdi ne var da hükümet sandıkları­n taşınması kararı aldı. Yoksa kırsalda ve taşrada hâlâ kontrolü sağlayamad­ı mı?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye