Zeki muhatapların zorlu imtihanları
Zeki muhatapları muhafaza etmek zordur; ya kendilerini anlatamazlar ya da anlaşılamazlar. Bundandır ki, zamanla ortak akıldan uzaklaşarak, kabiliyet avcılarının ağına düşüp, başka başka amaçlara hizmet eder hale gelirler.
Zeki muhatapları kontrol etmek zordur; onlar kuralsız yaşamaya yatkındırlar. Kıvrak zekalarıyla onlara lâf yetiştirmek mümkün değildir. Onlar kendilerine göre bir dünya kurmaya, her şeyi eleştirerek varolan düzeni yıkmaya kalkarlar. Onlara göre sanki dünya yanlış kurulmuştur.
Zeki muhatapları idare etmek zordur; yüksek zekâları, onların ağır imtihanlarıdır. Bir de zekâ işleyişinde hile varsa, iş iyiden iyiye güçleşir. Hem kendilerine hem çevrelerine hayatı zorlaştırırlar.
Zeki muhataplar içinde bulundukları ailenin, cemaatin, topluluğun gidişatını beğenmezler. Zekâlarını ortak aklın üstünde gördüklerinden, kimseyi dinlemezler. Kendilerini bir üst akılmış gibi cemaat üstü görürler. Bu şeytanın benlik hilesinden başka bir şey değildir. Ama gerçek bu değildir.
Dahileri, filozofları, adil melikleri, şefkatli hâkimleri, mahir hekimleri netice veren yüksek zekâlar, veriliş amacı dışında kullanılınca firavunları, nemrutları, şeddadları ve insan suretinde canavarları doğurmaya başlar.
Bir şahs-ı manevî içinde sağlıklı kullanılamayan bu zekâlar sahibinin helâketine sebep olur. Zekânın kazandıracakken kaybettirmesi ne kadar acıdır.
Üstün zekâlar ortak akıllara güç verip, kurallara tabi olursa, nice nice açılımlara vesile olurlar. Kişinin zekâsı ne olursa olsun şahs-ı maneviye yetişmek imkânsızdır. Şahs-ı manevî içinde yüzler dahilerin gücü vardır.
Üstün zekâ, ortak aklı yönetmek için değil, ona tabi olmak için vardır. Üstün zekânın adaletli, hikmetli aklın kontrolünde olması ne kadar da anlamlıdır. Zeki muhatap olmak güzeldir, ama çetin bir imtihandır.
Zeki muhatapların yapabilecekleri en kârlı iş, kendilerini bir şahs-ı manevinin havuzuna atabilmek ve ona tabi olabilmektir. Böylelikle, o sınırlı güç, sınırsız hale gelir.
Zeki muhatapları kontrol etmek zordur; onlar kuralsız yaşamaya yatkındırlar. Kıvrak zekalarıyla onlara lâf yetiştirmek mümkün değildir. Onlar kendilerine göre bir dünya kurmaya, her şeyi eleştirerek varolan düzeni yıkmaya kalkarlar. Onlara göre sanki dünya yanlış kurulmuştur.