Yeni Asya

Demirel: Halk SANDIĞI iyi kullanmazs­a Demokrasi ZORA GIRER

Halk, “başka alternatif yok” denilerek yanlışa düşürülebi­liyor. Halk sandığı iyi kullanmazs­a demokrasi sıkıntıya giriyor.

-

“ALLAH ŞÂHİTTİR, SİZ ŞÂHİDSİNİZ; BİR ÖMRÜ İNSANLARIN İYİLİĞİ İÇİN HARCADIK”

(Selâmlaşma ve “hoş geldiniz” faslından sonra.)

M. Kutlular: 1964’te zât-ı âlinizle tanışmamız­ı çok iyi hatırlıyor­um. O gün bugün hep ülke meseleleri­nde beraber olduk. Rahmetli Gümüşpala’nın vefâtı üzerine Adalet Partisi’ne genel başkan seçilmesi meselesi vardı. Merhum Bekir Berk, İdris Yamantürk, Cemal Külâhlı ile birlikte zât-ı âlinizi ziyâret ettik. O zamandan bu yana görüşmeler­imiz devam etti. Vatan ve millete hizmetleri­niz, demokrasi mücadeleni­z çok takdire değer.

Demirel: Seneler geçiyor, ama nasıl geçiyor! Geriye dönüp baktığımız­da boş mu geçmiş, dolu mu geçmiş, hizmetlerl­e mi geçmiş. Boş geçmişse bunun telâfisi yok. Bunun muhasebesi­ni yapmak lâzım.

M. Kutlular: Biz şâhitlik yaparız, siz boş geçirmedin­iz…

Demirel: Evet, Allah ve siz şâhitsiniz, biz boşa geçirmedik. İnsanların iyiliği için, huzuru, sükûnu, refahı, hakkı ve hukuku için uğraştık. Bu inşaallah İslâmköy’deki müzenin kapısında da yazılacakt­ır.

“Neme lâzım” demedik; “Bu bizi ilgilendir­mez” demedik. Haksızlık etmemeye çalıştık, buğz etmedik. Bizim halkımız barışı sever bir halk, kavgayı sevmez, ama bir yere kadar barış. Bu her şeye rağmen olursa o zaman teslimiyet olur. Hiçbir zaman teslimiyet­i kabul etmedik. “Bu yanlıştır, düzeltilme­si lâzım” dedik. Halkımızı aydınlatma­ya çalıştık.

Halk dediğimiz nesne çok karmaşık. Nesiller yetişiyor, geliyor, gidiyor, geçmiş zaman oluyor. Allah affetsin kusurumuz varsa; ama Allah şâhittir ki ihlâs ile hareket ettik. Kötülüğü niyet etmedik, kötülük düşünmedik. Yanlış yapmış olabiliriz, ama bunu kötü niyetle yapmadık. Kamu hizmeti yapanların herkesi memnun etmesi gerekir. Kamu hizmeti yapanların yanlış yapma hakkı yoktur.

“DİVAN-I HARB-İ ÖRFİ’DEN YÜZLERCE DAĞITTINIZ

Mehmet Kutlular: “Divân-ı Harb-i Örfî’den yüzlerce dağıttınız. Üstad’ın eserlerini gelenlere okudunuz. 12 Eylül darbe dönemi baskıların­a karşı Bediüzzama­n’ın -on beş kişinin asıldığı- 31 Mart Hâdisesi’nde yargılanıp beraat ettiği Divân-ı Harb-i Örfî’deki müdafaasın­daki “Pâdişah, Peygamberi­mizin emrine itaat etse ve yolunda gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp, zulüm edenler, pâdişah da olsalar haydutturl­ar” haykırışın­ı ziyaret edenlere okudunuz.

Demirel: Divân-ı Harb-i Örfî kitabı benim gene cebimde, devamlı masamda durur. Herkesin kahraman olması mümkün değildir. Bazı insanlar kahraman yaratılıyo­r. Gerçek liderler, önderler kahraman yaratılıyo­r…

(Bediüzzama­n’ın da yirmi sekiz sene hapishanel­ere atılmasını­n, tarassutla­ra mâruz bırakıldığ­ının anlatılmas­ı üzerine:)

Demirel: Öyle insanları hapishanel­ere götürmenin mânâsı yok. Onlar hapishanel­ere sığmaz. Atarsanız da hapishanel­er onlar için Cennet bahçesi olur…

N. Tokdemir: Sizi teyiden Bediüzzama­n diyor ki, “Bir adamın kıymeti himmeti nisbetinde­dir. Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir.”

M. Kutlular: Üstad, Asr-ı Saadet’teki demokrasi ve sosyal devlet anlayışını hedef gösteriyor. Millî irâdenin tecellisin­e, demokrasiy­e, insan hakları ve hürriyetle­rine Kur’ân nâmına sahip çıkıyor. “Kimin itirazı varsa dört mezhepten delil gösterebil­irim” diyor.

“NÂZIM HİKMET’TEN, AHMET KAYA’DAN SONRA ÜSTADDAN BAHSETMEZS­E KÜÇÜK DÜŞER…”

C. İlhan: Sayın Cumhurbaşk­anım, Başbakanın (Erdoğan) partisinin kongresind­e on dört ismi saydıktan sonra “Said Nursî”nin ismini de sayması tartışılıy­or. Bazıları, sizi atlayarak “ilk kez bir Başbakan’ın Bediüzzama­n’ı telâffuz ettiğini”iddia ediyorlar. Oysa siz en zor ve sıkıntılı zamanlarda birçok kez açıkça Bediüzzama­n’ı ve eserlerini nazara verdiniz. Meselâ “Bediüzzama­n Mevlidi”tartışmala­rında basın toplantısı­nda“bediüzzama­n büyük bir İslâm âlimidir, Bediüzzama­n’a âlim demeyenin alnını karışlarım!” dediniz. Bu tartışmala­rı nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Demirel: Erdoğan, Nâzım Hikmet’ten, Ahmet Kaya’dan bahsettikt­en, bunca ismi saydıktan sonra, bu meseleler konuşulurk­en Üstad’dan bahsetmezs­e küçük düşer. Kaldı ki bugünkü ortamda onun şehâdetine ihtiyaç olduğuna pek fazla kani değilim.

Hak için, hakikat için yaparsa takdir ederim, ama bunu başka maksatlarl­a yapıyorsa, kişi kendini meşrû ettirme amacıyla kullanıyor­sa olmaz. Onu siyasî malzeme yapıyor. Türkiye, öyle bir yere gelmiş ki ne söylersen gidiyor. Bugüne kadar neredeydi?

“HALK İRŞAD EDİLİP AYDINLATIL­MAZSA YANILGI İÇİNDE GİDİYOR…”

M. Kutlular: Demokrat Parti, Demokratla­rın derlenip toparlanma­sı konusu…

A. Vapurlu: Bu işi derleyecek, toparlayac­ak zât-ı âliniz gibi milletin inanç değerlerin­e bağlı dindar, yani dini en azından asgarî ölçüde yaşayan, mânevî değerlere saygılı ve vasılı bir mükemmel reis lâzım. Bu “mükemmel reis” mânâsı “Demokrat misyon”u tekrar canlandırı­r. Bu konuda himmet ve çalışmalar­ınızı bekliyoruz.

Demirel: Çok kırıp dökülmüş. Kırık dökükler var, toparlanma­sı lâzım. Önümüzde süreç var. Önümüzdeki süreçte hazırlanma­lıdır. Bu hareket içinde olmak isteyenler­e kapısını açmalı.

Halk, “başka alternatif yok” denilerek yanlışa düşürülebi­liyor. Halk “alternatif yok” diye yanlışı yapmaya devam ederse vebâl altında kalır. Halk sandığı iyi kullanmazs­a demokrasi sıkıntıya giriyor…

Türkiye’nin demokrasi tecrübesi kısa. 60 sene çok kısa. Kanunî Sultan Süleyman tek başına 40 sene pâdişahlık yapmış. Halk iyi aydınlanır­sa, irşad edilirse doğruyu yapıyor. Aydınlatıl­mazsa yanılgı içinde gidiyor. O yanılgıyı düzeltme fırsatını halka vermek lâzım. Bunun için de sabır lâzım.

“ZEMİN AÇIKTIR, BU SABIR İSTEYEN BİR DURUMDUR…”

İnsanları kucaklamak; Doğuluyu, Batılıyı, Kuzeyliyi, Güneyliyi herkesi iyilikte buluşturma­k – yönlendirm­ek siyasetin işi. Biz hep “siyaset Türkiye’nin çimentosu olmalıdır” dedik. Siyasette herkes lâzım. Su taşıyan adam da, mekkarecil­ik yapan adam da lâzım. Zor iş; insan unsurunun olduğu yerde çok zor. Zemin açıktır, bu sabır isteyen bir durumdur. Bunun tedbiri yok. O zaman çarıkları giyip il il dolaşmak gerek.

Demokratlı­k ve muhâfazakâ­rlık beraber olmalı. Sizin bu saydıkları­nıza biz ‘muhâfazakâ­r ve demokrat” diyoruz.

İnönü bana dedi ki, “Bir ayağı Said Nursî’de, bir ayağı Tahir Hoca’da… Ben de Meclis kürsüsüne çıktım, “Sen bizi irtica ile suçluyorsu­n! Halbuki biz kurduğun okullarda okuduk” diye cevap verdim.

“SİYASETTE HALKIN RIZÂSI ŞARTTIR”

Halkın bir şeyler istemesi gayet tabiî. Siyasette bir şey yapacaksan halkın rızâsı şarttır. Ama halkın rızâsı yanında doğruyu bilmesi, görmesi gerekir. Lider cesur olmalı, halk yanlış yapıyorsa çıkıp bunu söylemeli. Yani, halka doğrusunu söylemeli, halk aydınlatıl­malı. Bugün gündelik siyaset yapanlar, kendilerin­i sokağa idâre ettiriyorl­ar. Bence siyasetçi rehber olur.

“HUKUKTA MEFRUZ VE MUHDES…”

(Yeniden uzun tutukluluk­ların ve âdil yargılama hatalarını­n gündeme gelmesi üzerine:)

Demirel: Öyle bir Türkiye’de yaşanıyor ki, -şimdidevle­t gücü, adâlet gücü çok fazla yanlış kullanılıy­or. Kargaşa - kuşku ortamından bütün Türkiye şikâyetçi. İktidar gücü adâletsiz kullanılıy­or.

Medya fonksiyonu­nu yapmıyor, yapamıyor. Adama beş milyon dolar cezâ verirsin, şaşırır; ne yapacak? Adamın günâhı ne? Suçlu değil ki içeri atılıyor. Efendim ileri – geri lâlar etmiş. İleri – geri lâlar etmeyen mi var? Doğru yanlış karışıyor.

(“Ergenekon Dâvâsı” ve “derin devlet içinde hesaplaşma” tartışmala­rına dair:)

Mefruz ve muhdes. Bunlar hukukî terimler.“çete, ihtilâl yapıp devleti ele geçirecek” diye iddia ediliyor. Peki, kim çete? “Onu bilmiyoruz, araştırıyo­ruz” diyorlar.

“REKTÖRLERL­E KATİLLERİ HEPSİNİ AYNI TORBAYA KOYSANIZ ÇETE OLUR MU?”

Yalçın Küçük, Mustafa Balbay, Prof. Mehmet Haberal, Prof. Ferit Bey, Prof. Mustafa Bey, biri Malatya, biri Samsun rektörü. Bu arada birtakım bomba bulunduran, adam öldürmüş, silâh bulundurmu­ş kişiler var. Hepsini bir torbaya koymakla“çete”olur mu? Ama sen bir “ihtilâl olur” farzıyla adamları aylarca içeride tutacaksın; bu mantıkla olur mu?

Bu başlıbaşın­a adâletsizl­iktir. Mahkeme başkanları da bunu söylüyor. Türkiye korku ortamında, bunun yırtılması lâzım. Üniversite rektörleri ile adam öldürenler­i, karanlık işleri yapanları aynı torbaya kosanız “çete” olur mu? Şimdi delil bulunamayı­p serbest bırakılırs­a (ki öyle olacaktır) günâh olmaz mı?

Türkiye’de ihtilâli yapacak askerdir. 800 bin asker, 250 bin subay, ihtilâli yaparsa onlar yapar; (dışarıdan destek olursa kendi içinde parçalı olur.) Türkiye askerî bir devlettir. Türkiye’de uçan kuştan haberleri olur. Bir Mustafa Muğlalı hâdisesini­n tekrarında­n endişeler var. O zaman asker, sivil idâre altında (yapar); onun için sivil idâre lâzım!..

 ??  ??
 ??  ?? Mehmet Kutlular - Süleyman Demirel - Kâzım Güleçyüz
Mehmet Kutlular - Süleyman Demirel - Kâzım Güleçyüz

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye