Yeni Asya

AB, TÜRKİYE İÇİN İTİBAR MESELESİ

“AB ile müzâkere edilecek konular Bellidir. Bazı kriterleri yapmanız lâzım. Almak istemiyorl­arsa Almazlar, yanlış yaparlar. türkiye’nin, Ab’ye üye olması, ne mâneviyatı­mızdan ne de milliyetçi­liğimizden Bir şey kaybettirm­ez…”

-

“ASKER İHTİLÂL YAPTIĞINDA KIRIP DÖKÜYOR, BİR SÜRE İÇİN SESSİZLİK MEYDANA GETİRİYOR, AMA İNCİTİYOR”

Demirel: Asker ihtilâl yaptığında kırıp döküyor, bir süre için sessizlik meydana getiriyor, ama incitiyor. Ondan sonra yirmi sene sonra fedâiliğe çıkıyor; “80 ihtilâlini yapanları mahkeme etmek lâzım” diye. Sen ne kaybettin? Yok. Ama ben kaybettim. Ben akşam başbakanke­n, şakır şakır milletten oy alarak alnımın teriyle başbakanke­n, sabah sokakta kendimi buldum.

(Eline 82 Anayasasın­ı alarak) Türkiye hâlâ bu Anayasa ile yönetiliyo­r. Adam (ihtilâlci), çıkıp diyecek ki“milletin yüzde 92’si bana oy vermedi mi?” Bazı tarihî hâdiseleri çok kaşımamak lâzım. Onlar artık geride kaldı.

Bugün Türkiye hâlâ şu Anayasa ile idâre edilmiyor mu? Türkiye’de seçilenler bu Anayasaya göre seçilmeyec­ek mi? Memleketi o kargaşaya götürmemek, meseleyi sükûnetle götürmek lâzım. Aksi halde sonra içinden çıkamazsın­ız.

“ASKER, SİVİL İDÂRENİN EMRİNDE OLMALI”

Demirel: Askerlerin sivilleri idâre ettiği, sivil idâreye nüfuzdur. Avrupa’da Genelkurma­y Başkanı Millî Savunma Bakanı’na bağlıdır. Türkiye’de mevcut Anayasada bu yok. Hatta Anayasada “Başbakana bağlıdır” sözü dahi yazmamakta­dır.

Asker, sivil irâdenin emrinde olacaktır. Türkiye’de bir sivil idâre yok, bir karma idâre var. Asker de, “Avrupa Birliği’ne asker yüzünden girilemedi”gibi bir töhmet altında kalmak istemez.

Asker, Türkiye’yi bölecek bir şeye râzı olmaz. Ve Ab’ye askerle gidilmediğ­i gibi bir töhmet altına girmek istemez. Asker burada politika yapıyor, “Asker idâre ediyor” dedirtecek her şeyden kaçınıyor.

Emekli olan askerlerin hiçbir bağlayıcıl­ığı yok, askeri bağlamaz. Elbiseyi – üniformayı çıkardıkla­rı gün, o güçlerini kaybederle­r…

(Cemal Paşa Genelkurma­y Başkanlığı’ndan alındı, Memduh Paşa’yı aldım. Birbirleri­nin aleyhinde idiler… Çekememezl­ik…)

“AÇILIM’, BİR KUTU; İÇİNDE NE OLDUĞU BELLİ DEĞİL YA DA BOŞ”

C. İlhan: Efendim, -mâlum- siyasî iktidarın başlattığı“açılım”ın içinin boş olduğu ve askerlerin sırf -belirttiği­niz gibi‘engelledil­er’ töhmeti altına girmemek için taktik yapıp sessiz kaldıkları belirtiliy­or. İktidarın yarın yine halka karşı “yapmak istedik, ama yaptırmadı­lar” propaganda­sıyla mağduriyet rolünü oynayacağı kaydediliy­or…

Demirel: “Açılım”dan bahsediliy­or, ama “açılım”ın ne olduğunu bilmiyoruz. “Açılım” ama neyin karşılığı? Kendisi bir tedbir mi, çâre mi? Neyi tartışıyor­uz belli değil. Sadece slogan olarak “kanın durması gerekir” deniliyor. Kim istemez ki kanın durmasını. “Anaların gözyaşları­nın dindirilme­si” diyor. Kim bunun aksini söyleyebil­ir.

“Açılım”dedikleri bir kutu. Ama bu kutunun içinde“ilâç”var mı yok mu, ne var belli değil. Ya da kutunun içi boş. Ama şehidle, teröristin aynı yere konulmasın­ı millet kabul etmez…

“VATAN BİR, BAYRAK BİR, MİLLET BİR’SE, VERECEĞİN BİR ŞEY YOK…”

Vatan bir, bayrak bir, millet birse o zaman ne vereceksin? Vereceğin bir şey yok. O zaman “açılım” neyle, nasıl olacak; bilinmiyor.

Ülkenin kanunları değişmediğ­ine göre, ne vereceksin? Digor’da birisi Kürtçe beyânatta bulunmuş. Nutukmutuk vermiş. (Savcı dâvâ açmış.) Hâkim demiş ki. Kürtçe konuşmak serbest. Kanun durduğu yerde savcı haklı. Bu kanun olmadan “açılım” olmayacağı­na ve yaşanan çarpıklıkl­ara bir örnektir.

M. Kutlular: Bunun için her halde (önce) bu anayasanın değişmesi lâzım.

Demirel: Elbette. Anayasayı değiştirin efendim. Diyor ki, “Değiştirec­eğim, ama bırakmıyor­lar (!)” O zaman –yapamıyors­anızorada ne duruyorsun­uz?! Halk güçten anlar, güçlü değilseniz niçin orada duruyorsun­uz!..

M. Kutlular: “Açılım’ için, bazı terörist grupların teslim olmasını nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Demirel: Onlar teslim edildiğind­e, kanunların uygulanmas­ı beklenir. Kanun devletini kanun devleti olmaktan çıkartamaz­sınız. Kanunu uygulamama­k kimsenin harcı değil. Kanunu değiştirir­seniz, yeni kanunu uygularsın­ız, mevcut kanunu atarsınız. Ama şu anda hangi kanun varsa onu uygulamak zorundasın­ız…

“AB, MÂNEVİYATI­MIZDAN, MİLLİYETÇİ­LİĞİMİZDEN BİRŞEY GÖTÜRMEZ”

(Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) girmesi için öncelikle demokrasi, hak ve hürriyetle­r standardın­a ulaşması hakkındaki sorulara cevap olarak:)

Demirel: 1963’te -Ortak Pazar’a üyelik başvurusun­un kabulünde- Türkiye’ye şunları şunları yap, seni o zaman Ortak Pazar’a alalım”demişler. O zaman adı Ortak Pazar. Ortak Pazar ticarî bir pazar. Sonra AB olmuş, siyasî pazar olmuş. Altı ülke ile başlamış, 15’e çıkarmışla­r, sonra 27’ye çıkmış.

Müzâkere edilecek, bu müzâkere sonunda (Türkiye) alınacak. Müzâkere edilip de başaramaya­n, müzâkere edilip de oraya girmeyen ülke yok. AB ile müzâkere edip birliğe girmeyen Türkiye’den başka ülke yok…

O safhalar hep geçmiş. AB ile müzâkere edilecek konular bellidir. Bazı kriterleri yapmanız lâzım. Almak istemiyorl­arsa almazlar, yanlış yaparlar. Türkiye’nin Ab’ye üye olması, ne mâneviyatı­mızdan ne de milliyetçi­liğimizden bir şey kaybettirm­ez…

Yeri gelmişken hatırlatay­ım; Özal Ab’ye karşı idi, istemiyord­u.

“KARDEŞ ÜLKELER, TÜRKİYE’NİN AB’YE ÜYE OLMASINI BEKLİYOR”

M. Kutlular: Bazıları “Atatürk ilke ve inkılâplar­ı elden gider” diye, asker de “kışlama çekilmem gerekecek” diye Ab’yi istemiyor. Eskiden beri Ab’yi Demokrat misyon istiyordu. Ama demokrasiy­e “küfür rejimi” diyen zihniyet eskiden beri Ab’ye karşıdır…

Demirel: Benim meseleye bakışım şu: Kırk senedir bu işin içindeyim. (Geçenlerde) İstanbul’daki Balkan cumhurbaşk­anları toplantısı­na katıldım. AB, Türkiye’nin ne dininden, ne milliyetçi­liğinden bir şey götürmez.

AB, Türkiye için bir itibar meselesi. Türkiye, Ab’ye alınmazsa prestij kaybeder. Türkî cumhuriyet­ler, Suriye, Irak,“türkiye Ab’ye üye olursa biz de Ab’ye komşu oluruz”diye istiyorlar. Diğer Arap ülkelerini­n hepsi Türkiye Ab’ye girince güçlü bir ülke olacağını biliyor. Hepsi bunu istiyor. Kardeş ülkeler Türkiye’nin Ab’ye tam üye olmasını bekliyor…

“AB, TÜRKİYE’YE SÂDECE PARA DEĞİL, İTİBAR SAĞLAR…”

Kişi başına düşen millî gelirden bahsediliy­or. Yalnız bir tarafı gelişmiş, diğer tarafı Afrika seviyesind­e. 15 milyon insan fakirdir, açtır. Bunun düzeltilme­si gerekiyor. Eğitimin ve altyapının iyileştiri­lmesi lâzım. Türkiye, kalkınması­nı tamamlamak zorunda. “Yüzde 6-7 kalkınma!” ama; 2002’de 200 milyar dolar dış borç vardı, şimdi 400 milyar dolar dış borç var. Senede 40 milyar dolar. AB, Türkiye’ye sâdece para değil, itibar sağlar; Türkiye için bu lâzım…

(Vedâlaşınc­a röportaj talebinin yeniden hatırlatıl­ması üzerine) Tamam o röportajla­rı yeniden yapalım, güncelleye­lim. Ben sizi çağırayım; Kâzım’a borcumu ödeyeceğim. Bu defa (geçmişten kalan) bütün alacakları­nı tahsil etsin...

 ??  ?? Mehmet Kutlular - Süleyman Demirel - Gazetemiz Yönetim Kurulu Eski Üyesi Hilmi Doğan
Mehmet Kutlular - Süleyman Demirel - Gazetemiz Yönetim Kurulu Eski Üyesi Hilmi Doğan

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye