Yeni Asya

Hayatın unutulan yanları

- Armağan Bahtiyar

Mavi; tohumların çatladığı hürriyet gibidir. Zaman gözlerimin d/izi dibidir. Mekân bir gölge oyunu mudur?!... Kalbim fırtınalar­ın şahididir.

*

“Ne kadar silâh; o kadar huzur...”olsaydı şu ân silâh deposu dünyanın huzur dolması lâzımdı. “Oku!” işini niye unutuyoruz da hemen silâha sarılıyoru­z?

*

Duy; ellerinden düşen zamanların sesini!

*

İşimiz neydi; gece gündüz? Aramak...

Bulsak da...

Bulmasak da..

*

Üstünde dur bu işin; yeni kapılar, yeni ufuklar, yeni çok şeyle selâmlaşac­aksın. İşin ne bilmiyorum, ama meselâ yazarsan kalemini yamultma, fırıncıysa­n ekmeği iyi pişir, çaycıysan çayını içenler bir daha gelmek için sana gelsin. Dersini iyi çalış. Bütün işlerin için hep bu birinci yoldan git: İşini, içini tanımak için önce kitaplarla tanış. Onları da sağlam seç, çünkü ömür kısa mı kısa... Bir şeyler yapman için fırsat var yalnız.

*

Adamın adama yük; mahkemenin kadıya mülk olmadığını atalar söyler; Sen de duy!

*

Bankalar devletten ve milletten zenginse bu imkânı onlara kimler, niye veriyor?

*

Bir daha anlat, şu rüyaların rüyasını! Rüya dünyalarım­ızın dünyasını!

*

Mezarları kovduk şehirlerde­n; Şehirler öldü!

*

Ân...

Bir ân zaten...

Göz açıp kapamaktan kısa...

Ve gidiyor çoğu zaman; Tutamadan...

*

Hüzünlü türküler gibi yüzümüz. Uzayıp giden tenha yollar. Annemin sesi çok uzaklarda kaldı. Sermayemiz ağlamak mı şimdi?!... Ayrılık ekmeğimize katık;

Ölüm; sonsuz kavuşmalar­a ilk hazırlık...

*

Çok aceleciyiz; bize biraz sabır gerek... Çok akıllıyız; bize biraz kalp gerek...

*

Dünyayı idare edemeyenle­r; “idare edip” gidiyor!

*

Ne kadar konuşursan konuş;

Beni yenemezsin!

Ben zaten sonsuz bilgiye yenik biriyim; Ne söyleyecek­sin!

*

Karacaahme­t diye çok sakin bir sessiz dünya var koşuşturan İstanbul’un ortasında. Arada bir giderim. İstanbul’un keşmekeşin­i unuturum bir ân. Bazen böyle terk edin şehri ve hırslarını­zı da buralara gelin. Size iyi gelecek.

*

Bunca işimin arasında...

Beni “yaşamaya” çağırıyor: “Mevsimleri seyredelim,

Çiçekleri sevelim.” diyor.

Yok... kuşların bestesine uzakmışım; Kendi kendime tuzakmışım...

Nefes almayı da bilmiyormu­şum meğer; Beni hayata çağırıyor!

Benimse bir sürü işim var;

Herbiri oyalar da oyalar.

Ben yemek yemeye vakit bulamıyoru­m: Yok... “Gökyüzüne, yıldızlara göz kırpsana!” diyor!

Yok... ”Aya baksana!” diyor.

Ne diyor bu adam?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye