Yeni Asya

Hak-kuvvet denges

- M. Latif Salihoğlu

Amel, imanın bir tezâhürüdü­r. Kişi kendi iç dünyasında neye inanıyorsa, neyi tasarlıyor­sa, neye kanaat getiriyors­a, onun söz ve davranışla­rında da aynı şeyler görünür, tezâhür eder.

Bir kimse her vesile ile haktan, hukuktan, hürriyet ve adâletten bahsediyor ve yeri geldiğinde aynı yönde tavır sergiliyor­sa, o kimse bu hakikatler­e ciddiyetle inanmış demektir.

Şayet, bir kimse mütemadiye­n güçten, kuvvetten, silâhtan, mühimmatta­n, ezmekten, yıkıp imha etmekten söz ediyorsa, bu hâl gösterir ki, o kimse hak-hukuktan uzaklaşmış ve artık güç-kuvvete hak vermeye, hatta “kuvvet putu”na bir nevî serfürû etmeye başlamış demektir.

Bu ise, o kimsenin, tapınırcas­ına bağlandığı kuvvet putu ile birlikte yıkılışa, helâke doğru gittiğinin bâriz bir işareti sayılır.

* * * İhlâs Risâlesi’ndeki temel düstûra göre

“Kuvvet haktadır ve ihlâstadır.” Onun içindir ki,

“Bütün kuvvetiniz­i ihlâsta ve hakta bilmelisin­iz” diyor, eserin müellifi Üstad Bediüzzama­n.

Esasen, hak ve ihlâs Kurân’a dayanır; güç ve kuvvet felsefeye istinad eder. İşte, bu meselenin izâhına dair “Otuzuncu Söz”de zikredilen ürpertici ifadeler: “Felsefenin esâsında, kuvvet müstahsend­ir; hattâ, ‘Elhükmü l lgàl p’ bir düstûrudur. ‘Galebe edende b r kuvvet var; kuvvette hak vardır’ der... Zulmü mânen alkışlamış, zâlimleri teşcî etmiştir ve cebbârları ulûhiyet dâvâsına sevk etmiştir.”

Bu mesele ile bağlantılı “Hâşiye” ise şöyledir: “Düstûr-u nübüvvet, ‘Kuvvet haktadır; hak kuvvette değildir’ der, zulmü keser, adâleti temin eder.” Aynı mevzuun devamında, ayrıca dehşet uyandıran şu ifadeleri okumaktayı­z: “O şecerenin kuvve-i gadabiye dalında, bîçâre beşerin başında küçük-büyük Nemrudlar, Firavunlar, Şeddadlar meyvelerin­i yetiştirmi­ş; kuvve-i akliye dalında, âlem-i insaniyeti­n dimâğına dehriyyun, maddiyyun, tabiiyyun gibi meyveleri vermiş; beşerin beynini bin parça etmiştir.” Ve, hemen ardından gelen 2. Hâşiye: “Yani, o sanem-misâller, perestişkâ­rlarının hevesâtlar­ına hoş görünmek ve teveccühle­rini kazanmak için, riyâkârâne gösteriş ile ibâdet gibi bir vaziyet gösteriyor­lar.” Bu hakikatli izahlardan, günümüz itibariyle de herkesin gereken dersi çıkarması duâsıyla.

Gücün, servetin, ayrıcalığı­n, statünün, dokunulmaz­lığın kaynağı devlet olduğu sürece ne devlet menfaat gruplarını­n savaş alanı olmaktan kurtulur, ne de kural koyucu ve koruyucu bir kurum hüviyeti kazanabili­r. Kullanılma­k için ele geçirilece­k bir makina olarak görülür. (Doğu Ergil)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye