OHAL İTİRAFI
Olağanüstü hal uygulamasının Türkiye’nin ve milletin menfaatine olmadığı belki de bin defa söylendi. Buna rağmen yanlışta ısrar edildi ve “OHAL kalksın” diyenler neredeyse teröre destek vermekle itham edildi. Gel gelelim ki aradan aylar geçti, köprülerin altından sular aktı ve dün OHAL uygulamasını dört elle savunan idareciler bugün “OHAL’I kaldıracağız, Türkiye rahatlayacak” mealinde beyanlar ve müjdeler veriyorlar. Tekrarlamakta fayda var: İhtiyaç olduğunda OHAL uygulaması yapılabilir, kanunlara uygundur. Ancak Türkiye’de yapılan uygulama ‘ayağa kurşun sıkma’ şeklinde olmuştur. Terörle mücadele adı altında başlatılan OHAL uygulaması, her konuda uygulanmış ve ölçü baştan kaçmıştır. Şunu unutmamak gerekir ki, teröre karşı en çetin mücadele OHAL uygulamasından hemen önce yapılmış ve netice de alınmıştır. Dolayısıyla OHAL olmadan da terörle mücadele edilebilir ve edildiğine de millet şahittir. OHAL uygulamasını savunanların sığındığı bir bahane vardı. Onlara göre bu uygulama ‘vatandaş’ı doğrudan ilgilendirmiyor, onları mağdur etmiyordu. Evet, görünüşte öyleydi. Fakat OHAL uygulamasının getirdiği neticeler dolaylı olarak herkesi ilgilendirdi ve mağdur etti. Meselâ, Türkiye’nin ekonomik ve siyasî yapısının bozulması dolaylı olarak 80 milyonu ilgilendirmiyor mu? Bakınız, Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ne demiş: “OHAL’IN kaldırılacak olması muazzam olumlu bir gelişme. (...) OHAL’IN kaldırılması tabiî ki olumlu yansıyacak. Küresel doğrudan yatırımları, fon akışını, algısını olumlu etkileyecek, Türkiye’nin normalleşmesine katkıda bulunacak. Zaten liradaki değer kaybı, önemli ölçüde bu algı bozulması ve bunun fon akışına olumsuz yansımasından kaynaklanıyor.” (AA, 21 Haz ran 2018) Hani OHAL iyi ve bulunmaz bir uygulama idi? Hani OHAL uygulamalarının ekonomiye bir zararı yoktu? Hani milleti ve Türkiye’yi etkileyen bir mesele değildi? Hani bu uygulamadan sadece terör ve teröristler etkileniyordu? Ne oldu da “OHAL’IN kaldırılması Türkiye’ye olumlu yansıyacak, (...) Türkiye’nin normalleşmesine katkıda bulunacak” noktasına gelindi? Geç de olsa bu noktaya gelinmiş olmasını yine de takdirle karşılamak gerekir. Keşke başlangıçta ifade edildiği üzere çok erken bir tarihte bu uygulama sona erseydi ve Türkiye bu kadar ağır faturalar ödemek mecburiyetinde kalmasaydı. Bununla birlikte şunu da hemen ifade etmek gerekir ki Türkiye’yi idare edenler yarın bir gün yeniden OHAL’I savunur duruma gelebilirler. Ya da OHAL’IN ismini değiştirip OHAL’I aratan anlayış ve uygulamalara imza atabilirler. Böyle yanlış bir adım Türkiye’nin ve milletin yeni faturalar ödemesine sebep olur. Türkiye’yi idare edenlerin OHAL örneğinde olduğu gibi Avrupa Birliği meselesinde de yanlışta ısrar ettikleri görülüyor. Nasıl ki OHAL uygulaması Türkiye’nin ve milletin menfaatine olmadı, AB ile köprülerin atılmak istenmesi de Türkiye’nin ve milletin menfaatine değildir. Bunu görmek için illa ağır faturalar ödenmesi mi icap eder? İdarecilerden talebimiz, yanlışlarda ısrar etmemeleridir. Farklı dünya görüşlerine mensup kişilerin itirazları, ikazları ve hatırlatmaları dikkate alınsın ve hiçbir konuda yanlışta, hatada, kötüde ısrar edilmesin. Türkiye ve milletimiz daha fazla iyilikleri hak ediyor vesselâm.