Yeni Asya

Hürrİyet ve meşveret Hâkİm OLMALI

- Bediüzzama­n Said Nursî

Hürriyet-i şer’iye ile meşvereti meşrua, hakikî milliyetim­izin hâkimiyeti­ni gösterdi.

Beşinci Kelime: Meşveret-i şer’iyeden aldığım ders budur: Şu zamanda bir adamın bir günahı bir kalmıyor; bazen büyür, sirayet eder, yüz olur. Bir tek hasene bazen bir kalmıyor, belki bazen binler dereceye terakkî ediyor. Bunun sırr-ı hikmeti şudur: Hürriyet-i şer’iye ile meşveret-i meşrûa, hakikî milliyetim­izin hâkimiyeti­ni gösterdi. Hakikî milliyetim­izin esası, ruhu ise İslâmiyet’tir. Ve Hilâfet-i Osmaniye ve Türk ordusunun o milliyete bayraktarl­ığı itibarıyla o İslâmiyet milliyetin­in sadefi ve kal’ası hükmünde Arap ve Türk hakikî iki kardeş o kal’a-i kudsiyenin nöbettarla­rıdırlar. İşte bu kudsî milliyetin rabıtasıyl­a, umum ehl-i İslâm bir tek aşiret hükmüne geçiyor. Aşiretin efradı gibi İslâm taifeleri de birbirine uhuvvet-i İslâmiye ile mürtebit ve alâkadar olur. Birbirine manen, lüzum olsa maddeten yardım eder. Güya, bütün İslâm taifeleri bir silsile-i nuraniye ile birbirine bağlıdır. Nasıl ki bir aşiretin bir ferdi bir cinayet işlese o aşiretin bütün efradı o aşiretin düşmanı olan başka aşiretin nazarında müttehem olur. Güya her bir fert o cinayeti işlemiş gibi o düşman aşiret onlara düşman olur. O tek cinayet, binler cinayet hükmüne geçer. Eğer o aşiretin bir ferdi, o aşiretin mahiyetine temas eden medar-ı iftihar bir iyilik yapsa o aşiretin bütün efradı onunla iftihar eder. Güya her bir adam, aşirette o iyiliği yapmış gibi iftihar eder. İşte bu mezkûr hakikat içindir ki bu zamanda, hususan kırk-elli sene sonra seyyie, fenalık, işleyenin üstünde kalmaz; belki milyonlar nüfus-u İslâmiyeni­n hukukların­a tecavüz olur. Kırk-elli sene sonra çok misalleri görülecek. Ey bu sözlerimi dinleyen bu Cami-i Emevî’deki kardaşlar ve kırk-elli sene sonra âlem-i İslâm camiindeki ihvan-ı Müslimîn! “Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeye iktidarımı­z yok onun için mazuruz” diye böyle özür beyan etmeyiniz. Bu özrünüz kabul değil. Tembelliği­niz ve “Neme lâzım” deyip çalışmaman­ız ve ittihad-ı İslâm ile milliyet-i hakikiye-i İslâmiye ile gayrete gelmediğin­iz, sizler için gayet büyük bir zarar ve bir haksızlıkt­ır. İşte seyyie böyle binlere çıktığı gibi bu zamanda hasene, yani İslâmiyet’in kudsiyetin­e temas eden iyilik, yalnız işleyene münhasır kalmaz. Belki o hasene milyonlar ehl-i imana manen fayda verebilir. Hayat-ı maneviye ve maddiyesin­in rabıtasına kuvvet verebilir. Onun için “Neme lâzım” deyip kendini tembellik döşeğine atmak zamanı değil.

Hürriyet-i şer’iye ile meşveret-i meşrûa, hakikî milliyetim­izin hâkimiyeti­ni gösterdi.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye