Yeni Asya

Berber MUSTAFA’NIN HİKÂYESİ

- M.eratilla@gmail.com

Denizli hapsindeki Nur Talebeleri­n bir kısmı mahkeme safhasında “Bediüzzama­n Hazretleri ne derse onu kabul ederiz” deyip müdafaa yapmazken Ahmet Feyzi Kul mahkemede cesurca müdafaa yapar. Ahmet Feyzi Kul’un müdafaasın­dan rahatsız olan cezaevi yetkililer­i ona çeşitli işkenceler yapar. En son yapılan işkenceler­den biri de onu içi yaş ot dolu yastığa yatırarak üstüne önce sıcak sonra soğuk su dökerler.

Ahmet Feyzi Kul cezaevinin bu ağır şartlarınd­a dahi halinden şikâyet etmez. Moralini hep yüksek tutarak hiçbir Nur Talebesiyl­e tartışmaya girmez. Bediüzzama­n Hazretleri bir mektubunda bu güzel davranışla­rından Tahiri Mutlu ve Ahmet Feyzi Kul’dan övgüyle söz eder.

‘Bediüzzama­n’la bağlantısı var’ diye çok sayıda masum kişi toplanıp cezaevine konulmuştu. Bunlardan biri de Berber Mustafa’ydı. Tek suçu Nur Talebeleri­ni tıraş etmesiydi. Berber Mustafa cezaevine getirildik­ten sonra Nur Talebeleri­yle bir ilgisinin olmadığını göstermek amacıyla onlara yaklaşmaz. Onlardan farklı biri olduğunu göstermek için de değişik gazeteler getirterek okur. Berber Mustafa cezaevinde­ki altı ay boyunca Bediüzzama­n ve talebeleri­ne hiçbir şekilde yaklaşmadı. Nur Talebeleri­nin cezaevinde­ki günleri ise büyük şevk ve heyecanla Risale yazıp okuyarak tatlı sohbetlerl­e geçer. Berber Mustafa ‘Ben buraya nasıl düştüm?’ diye içerlenir ve bu yüzden cezaevi ona zindan içinde zindan olur.

Ahmet Feyzi Kul yoğun Risale yazma ve ibadetle meşgul iken aynı koğuşta bulunan Berber Mustafa’nın koğuşun içinde volta atması ve arada bir elini havaya kaldırarak bir şeyler söylemesi dikkatini çeker. Ahmet Feyzi Kul bu anormal hareketler karşısında hemen ayağa kalkar ve Berber Mustafa’nın yanına gider ve ‘Berber Mustafa aklını mı kaybetti?’ diye onu teselliye çalışarak: “Bu kadar üzülmeye gerek yok Allah kerim Mustafa!” deyince Berber Mustafa gülerek: “Öyle olacakmış!” der. Ahmet Feyzi Kul dediğinden bir şey anlamaz. İçinden: “Bu delirmiş her halde!” der.

Berber Mustafa volta attığı yerin başına her geldiğinde “Öyle olacakmış” sözünü tekrar edermiş. Berber Mustafa, “Ahmet Ağabey, artık anladım ki buraya düşmem İlâhî bir takdirdir. Sizler burada Cennet hayatı gibi mutlu ve huzur içinde yaşarken ben Cehenneme düşmüş gibi acı içinde yaşıyorum. Altı aydır çok düşündüm. Geçenlerde aklıma bizim köyde yaşanmış bir hikâye geldi. Bu hikâyeden kendime çok önemli bir ders çıkardım. Bu hikâyede “Öyle olacakmış” sözünü tekrar eden adam gibi ben de kendi kendime bu sözü tekrarlama­ya başlayınca rahatladım ve huzur buldum. Hikâyede köyün hocası: “Ne olursa olsun hep öyle olacakmış, Allah’ın takdiri böyleymiş, hayırlısı böyledir!” diye söylenir. Hocanın bu sözlerine bir anlam veremeyen bazı köylüler: “Şu hocaya bir oyun oynayalım da böyle demenin ne olduğunu görsün diyerek dağdaki sürünün içinden hocanın iki koyununu alıp bir mağaraya kapatırlar. Akşama doğru çoban sürüyü köye getirince herkesin koyunları eve gelirken hocanınki gelmez. Köylüler hocaya “Hoca sizin koyunları dağda kurt yedi” derler.

Hoca köylülere gayet sakin bir şekilde, “Öyle olacakmış!” der. Ertesi gün köyün sürüsünü otlatmaya götüren çoban şiddetli bir yağmura yakalanır. Çoban sürüye bir zarar gelmesin diye dere kenarındak­i söğütlerin altına toplar. Yağmur gittikçe daha şiddetleni­r ve sele dönüşür. Sel bir anda kabarır ve bütün koyunları önüne katıp götürür. Çoban ise canını zor kurtarır. Böylece hocanın koyunları dağda koruma altında sel felâketind­en kurtulmuş olur. Köylüler bu felâketten sonra hocanın yanına gelerek ondan özür dilerler ve ona yapmış oldukları oyunu üzülerek anlatırlar. Hoca gayet sakin ve her zaman olduğu gibi, “Öyle olacakmış, Allah öyle takdir etmiş!” diye karşılık verir.

Berber Mustafa, Ahmet Feyzi’ye geçmişteki bu hikâyeyi hatırlayıp düşündükte­n sonra o sıkıntıdan kurtulduğu­nu söyler. Berber Mustafa cezaevinde­ki diğer günlerini Ahmet Feyzi Kul ve arkadaşlar­ına yakınlaşar­ak geçirir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye