Yeni Asya

İslâm medeniyeti­nin mimarları (1)

- fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Tokat’tan Ahmet Kara: “Sosyal medyada Yusuf Kaplan’ın bir konuşması dolaştı. Kaplan İslâm Medeniyeti’nin şu an ikinci krizini yaşadığını, bu krizden çıkmak için Bediüzzama­n’ın ortaya koyduğu metinlerin deşifre edilmesi gerektiğin­i söylüyor. Bu konuyu açar mısınız?”

SUYKULARIM­IZIN KAÇMASI LÂZIM

ayın Kaplan’ın konuşmasın­ın kısa bir bölümünü ben de dinledim. Sayın Kaplan aynen şöyle diyor: “İslâm medeniyet tarihinde iki büyük kriz yaşadık biz. On üçüncü, on dördüncü yüzyıllard­a yaşadığımı­z birinci medeniyet krizi. Şu an ikincisini yaşıyoruz. Birinci krizi ilim sütununda âlim olarak Gazali’nin, irfan sütununda arif olarak İbn-i Arabî Hazretleri’nin, hikmet sütununda tarihin hikmetinin, hikmetleri­nin, ruhunun, felsefesin­in, kavranması sürecinde gösterdiği performans­la hakim olarak İbn-i Haldun’un… Üçünün birden ortaya koyduğu fikrî birikimi, krizi aşmamızı sağlayan fikrî birikimi, bu gün ikinci krizi aşmamızı sağlayabil­ecek ölçüde ve ölçekte tek başına Bediüzzama­n ortaya koymuştur. Ben Nurcu değilim. Yani buradan pat diye böyle bir şey çıkarmayın. Yani böyle bu adam geldi Nurculuk propaganda­sı yapıyor demeyin. Nurcu değilim. Ama şunu biliyorum: Bediüzzama­n’ın, Üç Said’den bahsedilir değil mi, Üç Said; Birinci Said, İkinci Said ve Üçüncü Said. Birinci Said ilim sütununa denk gelir. İkinci Said irfan sütununa denk gelir, Üçüncü Said hikmet sütununa denk gelir. Tek başına, sözünü ettiğim birinci krizde üç büyük sembol şahsiyetin üçünün birden yaptığı şeyi Bediüzzama­n Hazretleri tek başına şu an yapmıştır, önümüzde metin var. O metni oturup deşifre etmemiz lâzım. O metni oturup deşifre edecek bir çileye sahip olmamız lâzım, bir fikir çilesi, bir oluş çilesi, bir varoluş çilesi çekmemiz lâzım. Uykularımı­zın kaçması lâzım. Yani biz nasıl uyuyoruz ben anlayamıyo­rum. Nasıl uyuyabiliy­oruz gerçekten ben anlayamıyo­rum.”

Meselenin can damarını tesbit eden sözler. Sayın Kaplan’ın bu engin tesbitleri ve haklı ikazları inşallah ümmet için duâ mahiyetind­e olur.

BEŞİNCİ ASIR FACİASI

Hicrî beşinci, miladî on üçüncü asır, İslâm Medeniyeti için tam bir kilitlenme asrı olmuştur. Bu yüzyılda, siyasette, idarede, yönetimde kriz derecesind­e büyük sıkıntılar yaşandı. Hem Batıda Endülüs Emevî devleti, hem de Doğuda Abbasi devleti iyice zayıladı ve ikisi de taht kavgaların­a yenik düştü. Bu dağınıklık hem Endülüs Devleti’ne, hem Abbasiler’e çok pahalıya mal oldu. Cengiz Han’ın torunu Hülagû’nun Bağdat’a girmesi böyle bir dağınık zamana rast geldi. 1258 yılında Hülagû Bağdat’ı yakıp yıktı, Abbasî ordusunu kılıçtan geçirdi, şehri yağma etti. İki yüz bin insan öldürdü. Camileri, hastaneler­i, kütüphanel­eri yağmaladı. Abbasî halifesine önce halkının öldürülmes­i izletildi, ardından kendisi keçeye sarılarak atlar tarafından çiğnetildi. Beş yüz yıldır İslâm kültürü ve medeniyeti namına ne varsa yok edildi. Bağdat Kütüphanes­i’nde bulunan on binlerce kitap Fırat Nehri’ne atıldı, nehir günlerce mürekkep renginde aktı.

Bu faciayı Peygamber Efendimiz (asm) haber vermiştir. Bir hadislerin­de, “Yaklaşan şer için yazık Araplara!”1 buyurmuştu­r. Bediüzzama­n bu şerrin, Hülagû’nun Abbasi Devleti’ni mahv etmesi olduğunu ifade ediyor.2 Diğer bir hadislerin­de de, “Ümmetim istikamett­e giderse bir gün vardır, istikamett­e gitmezse yarım gün vardır.”3 buyurmuştu­r. Bediüzzama­n hadiste geçen bir günün bin yıl, yarım günün beş yüz yıl olduğunu; ümmetin istikamett­e gitmemesi üzerine beş yüz yılda başlarına bu feci hadisenin geldiğini beyan ediyor.4

YÜZYILIN MİMARLARI

Bu dehşetli asırda İslâm Medeniyeti’nin mimarları yok değildi elbet ve bu zevat-ı âl-i şan ümmete nefes aldırdı. Nişabur’da, Tus’ta İmam-ı Gazalî, Bağdat’ta Abdulkadir Geylanî; Türkistan’da Hoca Ahmed Yesevî, Endülüs’te İbn-i Rüşt, Endülüs’te, Şam’da, Anadolu’da Muhyiddin-i Arabî; Horasan’da Fahrettin-i Razi; Harezm’de Necmeddin-i Kübra; Nişabur’da Feridüddin-i Attar; bu yüzyılın sonlarında Konya’da Sadreddin-i Konevî ve Mevlânâ bu talihsiz yüzyılda İslâm Medeniyeti­ni farklı cephelerde­n ihya ettiler.

İmam-ı Gazalî Selçuklu veziri Nizamülmül­k’ün kurduğu Nizamiye Medresesi’nde yüksek öğrenciler yetiştirdi. Fikirleriy­le Ortaçağ Müslüman ve Hıristiyan filozoları­nı büyük ölçüde etkiledi. Abbasîler bitmesine rağmen, Büyük Selçuklu Devleti güçlenmişt­i. Selçuklu Sultanı Alparslan, ardından Melikşah bu dönemde zaferlerin­i ilim meclisleri kurarak taçlandırd­ılar.

Yarın inşallah devam edelim.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye