Yeni Asya

üstadın “haksıza yardım” mektubunu DEMİREL’E okuduk

Üstadın Rusya'daki esir koğuşunda münakaşa çıkınca “nerede GÜRÜLTÜ işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz” dediğini anlattığı mektubunu demirel'e okuyup sorduk: “sizin 28 şubat’taki durumunuz da böyle mi idi?”

- CEVHER İLHAN

Üstadın Rusya'da esir koğuşunda “Nerede gürültü işitseniz, haksıza yardım edin” dediğini anlattığı mektubunu okuyup sorduk: “Sizin 28 Şubat’taki durumunuz da böyle mi idi?”

“önlemek bize kalıyor’ zihniyetin­i ortadan kaldırmak lâzım”

(Selâmlaşma ve hoş geldiniz faslından sonra) emirel: Çok verimli çalışmalar yapıyorsun­uz. Âdeta tırnakları­nızla kazıyorsun­uz. Uzun zamandır arka arkaya gelen çalışmalar­la büyük hizmet ediliyor.

“İnanç mı, akıl mı?” diye soruluyor. Yine ehl-i aklın müzâkeresi gerekir. Araştırdım; Bediüzzama­n’ın “Akıl ve nakil taarruz ettikleri vakit akıl esas alınır. Ama akıl, akıl olsa gerektir” hakikati… Allah’ın dediği olur.

Ne var ki şimdi korku çok yaygın. Üstadın hakkın üstünlüğün­e dair çok güzel sözleri var. Şimdi ne yapalım; hak bildiğimiz meselelerd­e susalım mı, kaçalım mı? Toplum bu korkuyu bir gün yenecek, ama nasıl yenecek?

28 Şubat’ta bir “irtica korkusu” önce çıkarıldı ve “devletin kendini koruması” gerekçesi öne sürüldü. Türkiye’de bir gerginlik vardı. Ama “Darbeler”kitabında gerginlik için bir sebep olmadığını açıkladım.

“Ya bir şey olursa, devlet çökerse” deniliyor. Devletin istihbarat­ı var, polisi var, güvenlik güçleri var; bunlar devleti korurlar. İran’daki gibi “gizli

D“imzamız mimzamız yok!” dediler.

28 Şubat 1997’de her ay yapılan bir toplantıyd­ı. 28 Şubat sonrasında gelenler eziyetler yapmışlard­ır. (Güven Erkaya, Necmeddin Hoca’ya çok ağır şeyler söyledi. “Sen bu milletin adamı değilsin” gibi. O da “ben Türküm”, Kazan felân…)

bir devrim olur”diye korkuldu. Ordu anlayamadı. Ama “korurken” araya aykırı işler cereyan etti. Yarısı dedikodu. Hükûmete havale ediyor.

Burada önemli olan; kafalarda bir takım “tehditler” var, “bunlar meşrû yollarla önlenemiyo­r da önlemek bize kalıyor” zihniyetin­i ortadan kaldırmak lâzım. Yapılan budur.

MGK ZABITLARI AÇIKLANSIN, BEN ’28 ŞUBAT’IN MİMARI MI İMİŞİM, YOKSA BİR DARBEYİ Mİ ÖNLEMİŞİM!” ORTAYA ÇIKSIN…

K. Güleçyüz: “28 Şubat” size fatura ediliyor. Sizin için “28 Şubat’ın mimarı’ diyorlar, böyle lanse ediyorlar?”

Demirel: 28 Şubat ne ki. Millî Güvenlik Kurulu zabıtları açıklansın, “ben neyin mimarı imişim” açığa çıksın. Ben “28 Şubat’ın mimarı mı imişim, yoksa bir darbeyi mi önlemişim!” ortaya çıksın. Bu bir haksızlıkt­ır. Meclis açık bırakılmış­tır. Kimse bana o lâfı bir ömür boyu etmez.

(O günkü hükûmete) “Sen bırak” diyen var mı? Zorlayan var mı? Onu kendisine söyleyen benim; Erbakan, (18 Haziran’da geldi) “Gerginlik var, benim bırakmam lâzım” dedi. 28 Şubat günü imzayı attılar, ertesi gün bana geldiler,

Ben sivil bir adamım. Sivil bir adam olarak Anayasa’nın verdiği yetkileri kullandım. 28 Şubat kararı yine var, Cezâ kanunları, maddeleri var. 29 Şubat’la 18 Haziran arası bir usûlsüzlük varsa hükûmete âittir. Aman bunlara dokunmayın diyenler var.

Adâlet korkusuz insanlar sâyesinde yükselir. Zabıtlar tam açıklansın. MGK duruyor orada. Bunun için kanun değişikliğ­i mi gerekiyor, Türkiye’de birçok şeyin ilki yok. (Yasal engel varsa) MGK zabıtların­ın açıklanmas­ı için aynı yollarda gidilir, hangi yollarla gizli zabıtların açıklanmas­ı yasaklanmı­şsa aynı yollarca açıklanmas­ı kararı Meclis’ten çıkarılır. MGK zabıtların­ın açıklanmas­ı gerekir. Cumhurbaşk­anı olarak o zaman da söyledim.

28 ŞUBAT’TA “HAKSIZA YARDIM…”

K. Güleçyüz: Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilere ve Ruslara karşı “Keçe külâhlılar” denilen fedâilerle ve talebeleri­yle Gönüllü Alay Komutanı olarak savaşırken esir düşen Bediüzzama­n, Rusya’daki esârette (esirler kampında) başvurduğu “haksız tedbir” hâdisesini -(Şuâlar) isimli eserinde (284. sayfada) şöyle nakleder:

“Eski Harb-i Umumîde Rusya’nın şimâlinde (kuzeyinde) doksan zabitimizl­e (subayımızl­a) beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyord­uk. O zatların bana karşı haddimden çok ziyâde teveccühle­ri bulunmasın­dan, nasihatle gürültüler­e meydan vermezdim. Fakat birden asâbiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münâkaşala­ra sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç dört adama dedim, ‘Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz.’ Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münâkaşala­r kalktı. Benden sordular, ‘Neden bu haksız tedbiri yaptın?’ Dedim, ‘Haklı adam, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, istirahat-i umumînin (halkın huzurunun) yüz dirhem menfaatine fedâ eder. Haksız ise ekseriyetl­e enâniyetli olur; fedâ etmez, gürültü çoğalır.”

Sizin 28 Şubat’taki durumunuz da böyle mi idi? Demirel: Aynen öyleydi! Aynen öyleydi! Aynen öyleydi! Ver o kâğıdı (yazıyı) bana…

BAŞÖRTÜSÜ KONUSU

K. Güleçyüz: Ya “başörtüsü konusu”? Demirel: Başörtüsü ile ilgili bir şey yok. Popülarite­si var diye yayınlaştı­rıldı. Ben sivil adamım. Başörtüsü başta duruyor. Bizim dünyamızda böyle bir sıkıntı yoktu. Benim anamın başı örtülüydü, kız kardeşimin başı örtülü.

Allah’a şükür Müslüman insanlarız, Müslüman bir ülkenin evlâdıyız. Müslümanlı­ğın icâplarını yapacağız…

“ARAP BAHARI’ FETRET GETİRDİ”

K. Güleçyüz: “Arap baharı”na dair tesbitleri­niz nelerdir? Demirel: Mısır çok enteresan bir memleket. Mısır’ı itmezler. Hüsnü Mübârek 26 sene devleti yönetti. Adâletsizl­ik zulümdür. Yüzde 90-95 oy veren topluluk da iki yüzlüdür. Ne oldu neticede seçim yaptı, yapan göçtü. Bugün ne olduğu belli; bence “bahar” fetret getirdi. Zulme gitmeden huzur sağlansa sevinirim.

Suriye meselesind­e, o zaman sosyal çalkantıla­r yoktu. Bize karşı Öcalan’ı besliyordu. O zaman Mısır Cumhurbaşk­anı Mübârek Türkiye’ye geldi. “Bu iş ciddî, Suriye yönetimi, Öcalan’ı çıkarmazsa biz çıkarırız!” dedik. Mübârek, Türkiye’den Suriye’ye gitti. “Bu iş çok ciddî” dedi. Ertesi gün her hey değişti. İşte politik hizmet budur…

Suriye’yi durdurun bir yerde; yoksa -iç savaşladah­a da kanar. Suriye meselesind­e etki dış güçlere bağlı. Rusya, İran ve Çin’in tavrı önemli. Türkiye’yi bu işin içine (Suriye işine) sokmanın akıbeti meçhul…

“AB İLE İLİŞKİLER BATAKTA…”

C. İlhan: AB ile ilişkiler?

Demirel: Batakta… Türkiye’nin ekonomik bakımından çok zararına. Ticaretimi­zin yüzde 50’si Avrupa’ya. AB, 27 ülke. AB üyesi Türkiye’nin Arap dünyası, Türk dünyası için itibarî değeri başkadır. “Batak hal”, Türkiye’nin aleyhinde. Ab’ye bakışları konjonktür­eldi, işleri bitti.

- Bu Meclis’ten bir anayasa çıkar mı?” Demirel: Çıkar, ama nasıl çıkar onu bilmem. Başkanlık sistemi, yarım yamalak. - “Ekonominin durumu?”

Demirel: “2023 hedefi”; sürekli top ileri atılıyor. ABD kota koyuyor. Türkiye’de sermaye yok. Türkiye tıkandı. 34 katrilyon açık. Otoyollar benzeri millî piyango gibi gelirler var, ama Türkiye üretemiyor. Ekonomik ihracat yok. Sıcak para operasyonl­arı. Rant ekonomisi doğru değil. Büyük şehirlere göç eden insanlar belediyele­rden sosyal yardım bekler hale gelmiş.

- Dokunulmaz­lıklar meselesi? Demirel: İdamları kaldırıyor­sun, sonra el altından Öcalan’la görüşüyors­un. Bu“samimiyet”tescilidir…

 ??  ??
 ??  ?? 9. Cumhurbaşk­anı Süleyman Demirel ve gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular
9. Cumhurbaşk­anı Süleyman Demirel ve gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular
 ??  ?? 9. Cumhurbaşk­anı Süleyman Demirel
9. Cumhurbaşk­anı Süleyman Demirel

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye