Kader ve sebepler
Sayısız tecrübelerle de sâbittir ki: Yaşanan her hadisenin iki ciheti, iki veçhesi vardır: Biri zahirî sebepler yönü, diğeri ise hakikî sırr-ı kader ciheti.
Bu mühim meseleye dair iki kısa iktibas: BİR: “Başa gelen zulümlerde iki cihet var ve iki hüküm vardır: Biri insanın, biri kader-i İlâhî'nin. Aynı hâdisede insan zulmeder, fakat kader âdildir, adâlet eder. İKİ: “...Beşer, zâhirî esbaba bakar; bazan yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adâlet eder.” (Bkz: Lem'alar: 643; Kastamonu Lâhikası: 385)
* * *
Evet, yukarıda iktibasen naklettiğimiz hakikati teyid ve tekid bakımından, tekraren ifade edelim ki: Vukua gelen her hadisenin iki veçhesi vardır: Biri, o hadisenin sebephikmet ciheti, diğeri ise kaderî fetvâ ciheti.
Dolayısıyla, yaşanan veya başa gelen her hadisede, bu iki ciheti birden görüp ona göre yorum ve değerlendirme yapmak lâzım gelir. Aksi halde, karşımıza can sıkıntısı, kafa zonklaması ve moral bozucu bir tevfiksizlikle “cevab-ı red” çıkar.
Meselâ, Türkiye’yi idare edenler, Ocak 1945’te önce Almanya ve hemen ardından Japonya ile bütün diplomatik ve ekonomik münasebetlerini kesmeye karar verdiler ve bitmek üzere olan II. Dünya Savaşında İngiltere’nin yanında (Almanya’nın karşısında olmak üzere) savaşa katılma kararını Meclis’ten geçirmeye muvaffak oldular.
Ne var ki, silâh ve mühimmat yardımı bekleyen Türkiye, tam da savaşa fiilen katılmak üzere iken, aynı yılın ortalarında, dünya ve insanlık tarihinin en büyük savaşı sona ermiş oldu. (NOT: Hiroşima ve Nagazaki felâketi sebebiyle.)
Bu gelişmelerin neticesinden de şu hususu istihraç ile anlıyoruz ki: İlâhî takdir, bir hikmete binâen, Türkiye’nin harbe girmesine fetvâ vermedi, müsaade etmedi. Gerisi ise, bütünüyle ve zincirleme bir tarzda “zahirî sebepler ciheti”nden ibarettir.
İçerde ve dışarıda olup bitenlere, ferdî ve içtimaî bazdaki hadiseler zincirine, işte bu zâviyeden bakılmalı ki, kişi ne ye’se ve karamsarlığa düşsün, ne de alınması gereken sebep ve tedbirler noktasında zindân-ı adâlete, tembelliğe, miskinliğe dûçâr olsun.
@salihoglulatif
“Ahrâr ve Demokrat Misyon”un temsilcileri, 16 yıl aradan sonra yeniden Millet Meclisi’nde. Onları tebrik ediyor ve hayırlı muvaffakiyetler diliyoruz. Her şeye rağmen, yine de yaşasın hürriyet, yaşasın demokrasi!