Köşedeki adam
Haziranın sonu yaklaşmasına rağmen mütemadiyen günün aynı saatlerinde kırkikindi yağmurları devam ediyordu. Kalabalıkların sel gibi aktığı Kadınana Caddesinde aheste adımlarla ilerliyorum… O cadde ismini, aynı yerde bulunan hayırsever, mübarek insan Asiye Sultan’a ait Kadınana Türbesinden almış. İkindi sonrası yağmur ince serpiştirmelerle çiseliyor, arada bir gök gürlüyor, şimşekler çakıyordu.
Böyle nezih bir havada şehrin caddelerinde yürüyen, etrafa telaşla koşuşturan her yaştan insan manzarası, nazarları farklı ufuklara, engin tefekkürlere götürüyordu. Ölüm, bu şehir insanlarını kaç kere kabre boşaltmıştır? Ya da kabir, burada görülen renkli, süslü, lezzetli, ziynetli olanlardan neleri kabul eder acaba? diye düşünüyorum…
Her günün aynı saatlerde dökülen rahmet tanecikleri, gündönümü gelmiş olmasına rağmen yeryüzünü bahar rengiyle, çiçekli manzaralarla ve çeşitli meyvelerle süslüyordu. Sanki son cemre toprağa yeni düşmüş, Hıdırellez yeni gelmiş gibi her yerde yeşilin tonları içimizi ferahlatıyor, berrak gökyüzünde ılık rüzgârlarla bulutların, kuşların uçuşları temaşa ediliyordu.
Caddede satıcıların bağrışmaları, insanların telaşları, koşuşturmaları ister istemez dikkatimi üzerlerine çevirdi. Köşedeki saçak altı kuytuda yaşlı bir köylü, ıslak yeleğinden çıkardığı paraları sayarken eşi satın aldıkları eşyaları elinde tutuyor, eşine bakıyordu. Az ilerde her gün geçerken selam verdiğim esnaf, akşam selamını almaya hazırlanıyor. Bir başkası şemsiyesiyle hızlıca yürüyor. Simitçi tezgâha branda örtüyor, giyimci dışarıda askıdakileri topluyor…