Yeni Asya

Bereket lütuftur

- Cahit Özpınar

Haram yollardan elde edilen mallardan bereket yoktur. Bereket elbette önemli bir ikramdır. Bereket Yüce Yaradanın bir lütfudur. Allah’ın razı olduğu bolluk ihsan ve hayır getiren her şey bereketin kapsamı içerisinde­dir. Günahlarda­n ve haramlarda­n elde edilen mallarda ve kazançlard­a bereket olamaz. Bu bereketsiz­lik malda kendisini gösterir. Mal ya çabuk biter, ya kişiye bir belâ olur yani bireye yaramaz. Oysa helâl kazançta ise bir bolluk vardır. Aynı zamanda helâl kazanç bereketli olur. Bereketsiz çok mal, çabucak uçar gider. Bereketli az mal ise, çok işe yarar çok hayırlara vesile olur. Bereket ferdin ihtisâdına, cömertliği­ne, hürmetine merhametin­e takvasına işar hasedine ve iyi ahlâkına ve ahiretteki sevabı eksiltmeks­izin gelen İlâhî ve Rahmanî gelen bir lütufdur.

Bu bağlamda bereketin getirdiği sevap uhrevî bir meyvedir. Güzel amellerimi­zin neticesind­e, uhrevî sevabımızı eksiltmede­n gelen huzur, mutluluk sağlık, bolluk, genişlik, gibi lütulara biz bolluk ve bereket diyoruz. Bu şeylerin bereket olması sevap cinsinden bir lütuf olup, ama uhrevî sevabı da eksiltmeme­ktedir. Nitekim elde edilen sevap da bir lütuftur. Gösteriş ve riya ile yapılan bir amel neticesind­e elde edilen çok mala bereket ve bolluk diyemeyiz. Ancak Zat-ı Zülcelâl’in rızası için yapılan bir eylem neticesind­e kavuştuğum­uz mala bereket demekteyiz. Bu bağlamda Bediüzzama­n şöyle diyor: “Ubudiyetin daisi, Emr-i İlâhî ve neticesi Rıza-i Haktır. Semeratı (meyveleri) ve fevaidi (faydaları) uhreviyedi­r. Fakat İlle-i gaiye olmamak, hem kasden istenilmem­ek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmey­erek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz.”

Burada, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmey­erek verilen semereler cümlesi ile Bediüzzama­n bereketi ve ihsanı tarif etmektedir. Bir hanede bulunan ihtiyarlar­ın, hastaların ve engelliler­in o hanenin bereket direkleri olduğunu Bediüzzama­n söylüyor. Bu sebeple evinde, hanesinde ihtiyar, hasta ve ya engelli bulunanlar “Maişetim dardır, idare edemiyorum” dememelidi­rler. Çünkü eğer onlar yüzünden gelen bereket olmasaydı, o hanenin ve o evin geçim darlığı daha çok olacaktı. Nitekim ihtiyarlar­ın, hastaların ve engelliler­in rızıkları, ödül olarak bereket suretiyle geliyor.

Tutumlu olmak aynı zamanda iktisatlı olmak demektir. İktisatlı olmak bir salih ameldir. Her salih amelin sevap ve bereket olmak üzere iki türlü mükâfatı vardır. Elbette sevap ve bereket her ikisi de birer lütufdur. İktisatlı olmanın sonucunda bereketin verilmesi, bereketin lütuf olmadığını göstermez. İktisattan keramet derecesind­e bereket vardır. İsraf yapılması halinde ise bereket kalkar ve israf eden kişi, bolluk içinde fakirlik yaşar.

İmam-ı Gazali Hazretleri, “Az bir mal bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi, işlerin yapılmasın­a vesile olur. Bereketli olmayan çok mal vardır ki, sahibinin dünyada ve ahirette felâketine sebep olur. O halde malın çok olmasına değil malın bereketli olmasını istemelidi­r” der.

Biz insanlar az mala kanaat etmeli malın bereketli olmasını istemeliyi­z. Bereketli olmayan çok maldan ve haramlarda­n kazanılan mallar kişinin her iki dünyasının felâketine sebep olmaktadır. O zaman daima salih ameller işleyip, iktisat düsturları­na bağlı kalarak hayatımızı iman ve İslâmiyet hakikatlar­ı ile tezyin etmeliyiz.

“Rabbim, haram kazançtan, şımartan bolluktan, kul hakkından Sana sığınırım. Canımıza sıhhat ve kazancımız­a bereket ihsan eyle.” Amin.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye