SEÇİMDEN SONRAKİ ADIM
Avrupa Birliği ile aramızdaki ilişkilerin iyiye doğru gitmediğini her halde bilmeyen yoktur. Oysa Türkiye’nin Ab’ye üye olması hem ülkemizin hem de Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin menfaatinedir. Aradaki ilişkiler çeşitli sebeplerle ‘kazankazan’ durumundan ‘kaybet-kaybet’ durumuna geldi. Geride bıraktığımız 24 Haziran 2018 seçimlerinde Türkiye’nin AB üyeliği macerası fazla tartışma konusu olmadı. Adaylar başka konularda iddialı sözler sarf ederken AB konusunu teğet geçtiler. Yarım asrı aşan bir görüşme takviminin yok sayılması her halde mümkün olmaz. Hem Ab’de hem de ülkemizde var olan ‘şahinler’ görüşmelerin ilerlemesini arzu etmiyorlar. Yapılan bazı açıklamaları başka türlü yorumlamak mümkün değil. Oysa 26 Haziran’da toplanan Dışişleri Bakanları, Ab’nin genişlemesine yönelik kararlar alıp; Makedonya ve Arnavutluk ile gerekli reformların tamamlanmasına bağlı olarak Haziran 2019’da üyelik müzakerelerinin başlatılmasına karar vermişler. İktisadî Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Ab’nin 2020’li yıllardaki yapısının kararlaştırdığı bugünlerde, Türkiye’nin AB gündeminden düşmemesi için acilen adım atması gerektiğini hatırlatmış. Her fırsatta AB üyeliği yolunda çalışmalar yapılması gerektiğini hatırlatan Zeytinoğlu şöyle demiş:“ab bugünlerde önemli bir yol ayrımından geçiyor. Bir yandan göç ve iltica konusunda üye devletler arasında bir çekişme var. Diğer yandan, Brexit sonrası Ab’nin nasıl bir şekil alacağına yönelik reform çabaları hız kazanıyor. Bunun yanında, AB Batı Balkan ülkelerine yönelik üyelik perspektifini de güçlendirdi. Özellikle Sırbistan ve Karadağ için 2025 tarihi telâffuz ediliyor. Arnavutluk ve Makedonya için ise Haziran 2019’da üyelik müzakerelerinin başlaması söz konusu. Yani AB yol alıyor. Türkiye’nin de AB üyelik perspektifini devam ettirmek için daha fazla zaman kaybetmeden süreci canlandırmaya yönelik adımlar atması gerek.” Geride bıraktığımız yıllarda dikkat çeken bir tablo da şudur: Türkiye’yi idare edenler ekseriyetle Ab’deki ‘Türkiye muhalifi cephe’nin kurdukları tuzağa düşüyorlar. Avrupa’nın ‘iki’ olduğunu bilip oradaki ‘iyi’lerle işbirliği yapmak yerine bütün Avrupa’yı bütün üye ülkeleri karşılarına almak pahasına sözler sarf ediyorlar. Haliyle bu tavır ilişkilerin bozulmasına ve ülkemizin daha ağır faturalar ödemesine yol açıyor. Ab’nin, Türkiye’ye karşı tavrını eleştiren İKV Başkanı Zeytinoğlu, bu hususta da şöyle demiş: “Türkiye’nin 1996 yılından beri yürüttüğü Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve modernizasyonu aciliyetle ele alınması gereken bir konu. (...) Sadece Türkiye’nin değil, AB şirketlerinin de bu süreçten kazanımları olacak. Ayrıca ilişkilerin pozitif bir ajanda üzerinden ilerlemesi için de Gümrük Birliği modernizasyonu bir ivme katacak. Ab’den bu süreci Türkiye’ye karşı bir yaptırım aracı olarak kullanmak yerine, bir an önce başlatmasını bekliyoruz.” Türkiye’nin, AB üyeliği kararı millet menfaatine olan bir karardır. Bazı mahzurlu yönleri olacak diye bu yolu kapamaya çalışmak ‘yılan’ın ısırması ihtimaline karşı ‘ejderha’ ağzına düşmeye benzer. Hep söyledik ve inşallah söylemeye devam edeceğiz: Sahip olduğumuz manevî değerlerle birlikte Ab’ye üye olabiliriz ve olmalıyız. Çünkü bu değerlere hem AB üyesi ülkelerinde yaşayanların hem de bütün dünyanın ihtiyacı vardır. El ele vererek AB yolundaki engelleri aşalım...