SİYASETTE DOĞRULUĞU HAKİM kilmak
İ slâm ahlâkı imanın hayata yansımasıdır. İmanın zaafı kendisini ibadette noksanlık ve ahlâkta bozulma ile gösterir. İman taklitten tahkike yükseldikçe ibadet ve ahlâk hayata hâkim olur.
Peygamberimiz (asm)“güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş”olduğunu ifade etmiştir. Güzel ahlâkın temeli ise “Doğruluk”tur ki, insanı “Emin” yani güvenilir yapan husus budur. Peygamberimizin (asm) en birinci vasfı“muhammedü’l-emin”vasfıdır.
Bediüzzaman “Bizler ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler” buyurarak kalpte olan imanın yansıması olan ahlâkî hayatın insanlar üzerindeki tesirini çok güzel bir şekilde ifade etmiştir.
İnsanı toplumda tanıtan, saygı veya nefret, muhabbet ve husûmet sebebi olan vasfı ahlâkıdır. İnsanlara takılan isimler ve lâkaplar da onun ahlâk ve karakterinin aynasıdır.
Toplumda daima vitrinde olanlar siyasilerdir. Zira insanlar siyasetle yönetilirler ve yöneticiler toplumun aynasıdır. Siyaset toplumu hayra ve iyiye yöneltme san’atıdır; ancak yöneticiler bilgili ve adil olurlarsa insanları hayra ve terakkiye yönlendirirlerken, hilekâr ve zalim olurlarsa toplumu şerre ve zulme yönlendirirler.
İslâm ülkelerinin geri kalmalarının sebebi liyakatsiz idarecilerin başa geçmeleri, yalan ve hile yoluyla toplumu yönetmeleridir. Bu sebeple Bediüzzaman geri kalmamızın sebebi olan altı hastalıktan birisinin de “Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi” olarak tesbit etmiştir.
Günümüzde siyasî hayatta doğruluk mu hâkim, yoksa hile ve yalancılık mı?
Bu sorunun cevabı önemlidir. Yani, siyasî hayatta doğruluk hâkim olmadıkça bizim maddî ve manevî kalkınmamız mümkün olmayacaktır. Halbuki bu zamanda yine Bediüzzaman’ın tesbiti ile “Gaddar siyaset ve zalim propaganda birbirini karıştırmış, beşerin kemalatını da karıştırmış” demektedir.
İslâm dünyasının sıkıntılarından kurtuluşu, terakki ve tekâmülü ancak kendi hayatımıza, sosyal ve siyasî hayatımıza doğruluğu hâkim kılmaktan geçer. “Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’l-vuska sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur.”
Doğruluğun bu öneminden dolayı yüce Allah bize “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” ferman eder. (Hud Sûres , 11:112.)