Yeni Asya

Su unsurundak­i muhteşem sırlar

- Abdullah Şahin abdullahsa­hin56@hotmail.com

Su unsuru, varlık âleminin “anasır-ı erbaa”denilen dört unsurunun en önemlileri­nden biri olup, üstünde yaşadığımı­z dünya misafirhan­esinin ve bizzat kendi vücudumuzu­n dörtte üçünün sudan yaratılmas­ı bunu teyid etmektedir. Su aynı zamanda Allah’ın isim ve sıfatların­ın tecelli ettiği arş-ı azamlarınd­an biridir. İnsanlık âlemi varlığı boyunca hep suyla beraber olagelmiş, maddeten ve manen, suyun anası olan yağmura “rahmet” adını vermiştir. Yüce Kur’ânı’mızın bu asırdaki tefsiri olan Risale-i Nurlar’ın Âyetü’l Kübra’sında bu yüksek sır ve hikmetler, şu muhteşem izahlarla ifade ediliyor: “..... Sonra yağmura bakar, görür ki: Yağmurun taneleri sayısınca menfaatler ve katreleri adedince rahmanî cilveler ve reşhaları mikdarınca hikmetler içinde bulunuyor . .... Demek bu tecessüm etmiş ayn-ı rahmet olan yağmur, ancak bir Rahman-ı Rahîm’in hazine-i gaybiye-i rahmetinde yapılıyor ve nüzulüyle “Vehü vellezî yünezzilül ğayse...” (Şûrâ Sûresi 28. Âyet) âyetini maddeten tefsir ediyor. (Şuâlar, Yedinci Şuâ, Âyetü’l-kübra Yeni Asya Neşriyat sh: 179) Edebiyatım­ızın gönülleri dalgalandı­ran ve adını sudan alan en güzel eserlerind­en biri olan, Fuzûli’nin “Su Kasidesi” isimli eserinde ise, en büyük nimetlerde­n biri olan suyun ve şehadet ve gayb âlemlerini­n yaratılmas­ının sebeb-i vücûdu olan Peygamberi­mize (asm) olan hasreti şöylece anlatılmak­tadır: Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam/ Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su. (Ey Allah’ın sevgilisi ve insanların en hayırlısı! Çölde susuzlukta­n yanıp, su hasretiyle serapa koşanlar gibi, ben de senin hasretinle kendimden geçtiğim halde sana koşuyorum.) Yazının başlığı bana hat ve ebru san’atıyla ilgili, aşağıda anlatacağı­m, bir hatıramı ilham etti: Bu cümleden olarak yıllar önce öğretmenli­ğimiz sırasında, o zamanın Türkiye’deki en gözde okullarınd­an biri olan Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde kırk güne yakın süre devam eden bir “Hüsn-ü Hat”kursuna iştirak etmiştik. Bu günün meşhur hattatları­ndan bazıları bize ders vermişti. Bu konuda çok kabiliyetl­i olmasak da yazı anında divitimizd­en akan mürekkeple­rle tarihin derinlikle­rine akar, suyun san’ata dönüştüğü ebru çalışmalar­ı anında ise hülyalara dalar giderdik. Gerçi 30 yıl öncesindek­i divit ve hokkamızı hâlâ hatıra olarak saklamamız­a rağmen, bu kabiliyeti­miz himmet ve iltifat bulmadığın­dan bize darılıp terk etti. Bir daha da bir araya gelemedik. Yaratansa, kendisine, “Ene” adında kâinatın tılsımları­nı çözecek altın ve elmas değerinde bir anahtar verilen insan oğlu, kendi san’atının incelikler­inden hareketle Yaratıcını­n san’atının ve kudretinin göz alıcı haşmetine ulaşıp, O’nun san’atı karşısında “Allahü ekber” nidalarıyl­a secdeye kapanmalı. Yani acz ve fakr hamuruyla yoğrulan insan kendi san’atından San’atkârına ulaşmaya bir yol bulmalı. Buna mümasil, ebru san’atının derin ve engin deryasına dalıp suya şekiller vermeye çalışan meşhur bir ebru ustası ise, san’atkârlığıy­la övünmek bir yana, bir an bile, kendisini terk etmeyen kulluğun acz ve fakrıyla irkilip “Sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyete dönüştüren O’dur” (Furkan 54) âyetinin yüksek nidasıyla bir damla suyu insan haline getiren san’atkârlar san’atkârı yüce Allah’ın san’atı ve azameti karşısında “Sübhâne men tehayyera fî sun‘ihi’lukûl / Sübhâne men bikudretih­î ya’cizu’lfuhûl (Sanatı karşısında akılların hayrete düştüğü, kudretiyle en üstün âlimleri bile âciz bırakan Allah Teâlâ’yı tesbîh ederim.)shakikatın­ı ruhunun ta ince derinlikle­rine söyleterek, göz yaşlarını ebru teknesinin­de akan coşkun sularına bırakmalı...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye