İSTİKBALE hüküm Sürecek İslâmİyet'tİr
İtikadımdır ki istikbale hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslâmiyet’tir.
İslâmiyet’in mağz ve lübbünü terk ederek, kışrına ve zâhirine vakf-ı nazar ettik ve aldandık. Ve sû-i fehim ve sû-i edeb ile, İslâmiyet’in hakkını ve müstahak olduğu hürmeti ifa edemedik. Tâ o da bizden nefret ederek, evham ve hayâlâtın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi. Hem de hakkı var. Zira biz İsrailiyatı usûlüne ve hikâyâtı akaidine ve mecâzâtı hakaikına karıştırarak, kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada te’dib için zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak, yine onun merhametidir.
Öyle ise, ey ihvan-ı Müslimîn! Geliniz, ona tarziye vereceğiz. El birliğiyle dest-i sadâkati uzatacağız, biat edeceğiz, onun hablü’lmetînine sarılacağız.
Hem de bilâperva olarak ilân ederim: Beni geçmiş asırların efkârına karşı mübarezeye heyecan ve şecaate getiren ve yüzer senelerden beri sevkü’l-ceyş ile kuvvet bulan hayâlât ve evhamın müdafaasına beni gayrete getiren itikadım ve yakînimdir ki hak neşv ü nemâ bulacaktır –eğer, çendan toprakta gizlense… Ve taraftar ve mültezimleri muzaffer olacaklardır –eğer, çendan zaman ve zeminin merhametsizliğinden az ve zayıf olsalar…
Hem de itikadımdır ki istikbale hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslâmiyet’tir. Evet, saadetsaray-ı istikbalde tahtnişîn hakaik ve maarif yalnız İslâmiyet olacaktır, onu fethedecek yalnız odur; emareler görünüyorlar. Zira mazi kıt’asında vahşetâbâd sahralarında haymenişîn taassub ve taklid veyahut cehlistan ülkesinde menzilnişîn müzahrefat ve istibdad olanlara Şeriat-ı Garra’nın galebe-i mutlak ve istilâ-i tammına sed ve mâni olan sekiz emir, üç hakikat ile zîr ü zeber olmuşlardır ve oluyorlar.
O maniler ise: Ecnebilerde, taklid ve cehalet ve taassub ve kıssislerin riyaseti. Ve bizdeki mâni ise, istibdad-ı mütenevvi ve ahlâksızlık ve müşevveşiyet-i ahvâl ve ataleti intâc eden yeistir ki şems-i İslâmiyet’in küsufa yüz tutmasına sebep olmuşlardır.
Sekizinci ve en birinci mâni ve belâ budur: Biz ile ecnebiler, bazı zevâhir-i İslâmiyet ve bazı mesâil-i fünun ortasında hayal-i bâtıl ile tevehhüm eylediğimiz müsademet ve münakazattır.
Aferin maarifin himmet-i feyyazanesine ve fünunun himmet-i merdanesine ki meyl-i taharrî-i hakikat ve muhabbet-i insaniyet ve meyl-i insaf olan hakaikı teçhiz ederek, o manilere gönderip zîr ü zeber etmiş ve ediyor.
İtikadımdır ki istikbale hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslâmiyet’tir.
Muhakemat, s. 22