“GERİCİ”LERE FIRSAT VERMEYELİM
FARUK ÇAKIR
Türkiye’yi idare edenler belki farkında, belki değil; ama ortada ürkütücü bir gerçek var: “Gerici”ler el birliği ve iş birliği yapmak suretiyle millet mabeynindeki birliği bozup gerginliği tırmandırmak için yarış halindeler. İçine sürüklendiğimiz bu gerginlik krizinin milletimize ve memleketimize pahalıya mal olması için duâ edelim.
Komşular ve aileler arasındaki gerginliğin faydasız olduğunu ve birliği bozduğunu bilmeyen var mıdır? O halde her fırsatta yeni tartışmalar ve gerginlikler çıkaranlara ne demeli? Her seviyedeki idarecilerin bu durumu fark etmemeleri mümkün mü?
Eskiden de farklı siyasî görüşlere mensup kişiler arasında tartışma ve atışma olurdu, ama bu münasebetleri kesme noktasına ulaşmazdı. Son dönemde akrabalar arasındaki aile bağları dahi kopmak üzere. Bu gidişin hayra alâmet olmadığını bilmek ve hemen çare bulmak durumundayız.
Birkaç yıl önce şahit olduğumuz bir hadiseyi değişik vesilelerle hatırlatmıştık. Hadise şuydu: Bir camide Cuma namazı kılmış ve sonrasında cami bahçesinde sohbet ediyorduk. Hemen yanımızda bir emekli imam hatip vardı. Onunla heyecanlı bir şekilde konuşan onun arkadaşı, ama bizim tanımadığımız bir kişi, caminin yanındaki Kur’ân kursunu gösterip “Sıra bunlarda. Tamamının kökünün kazınması lâzım” dedi. Bu söze muhatap olan emekli ilahiyatçı ise itiraz etmeyip susmayı tercih etti. Düşünün ki Cuma namazı kılmış ve cami bahçesinde sohbet eden bir kişi, hangi siyasî görüşe mensup olursa olsun bir Kur’ân kursunun kapatılmasını ve onlar gibi düşünenlerin tamamının ‘kökünün kazınması’ndan bahsediyordu.
Allah muhafaza etsin, gitgide bu tablonun daha da vahim bir hal alması ihtimali var. Geçen gün katıldığımız bir cenaze namazı sonrası benzer bir tartışmaya şahit olduk. Kur’ân kursları açmakla bilinen bir cemaatin siyasî tercihine tepki gösteren kişi, birkaç yıl önce şahit olduğumuz sözlerin benzerini sarf etti. “Sıra bunlarda. Tamamının kökünü kazıyacağız. Bunlar tam hainmiş” gibi sözler sarf etmeye başladı. Hiç tanımadığımız başka biri de destursuz hemen söze karıştı ve “Bunlar şöyle, bunlar böyle. Emir vermişler, mesaj çekmişler. Bunlar ‘onlar’dan da kötü. Artık yardım yok. Kovacağız, şöyle yapacağız, böyle yapacağız” demeye başladı. La havle vela kuvvete illa billah! Yahu! Namazında insanların başka ‘din kardeşleri’ne bu derece kızgınlık duyması, toptancı anlayışla hareket etmesi nasıl yorumlanabilir?
Bu küçük misalleri vesile edip başta siyasetçiler olmak üzere vatanını, milletini, gençliği, insanlığı seven herkese seslenmek istiyoruz: Yapmayın, yaptırmayın! Hangi siyasî görüşe mensup olursa olsun, hangi mevki ve makamda olursa olsun ‘gerici’lere imkân ve fırsat vermeyin. Bir gün dahi gecikmeden millettin tansiyonunu düşürmeye çalışın. Siyaseti ve siyasî tercihleri bu kadar öne çıkarıp farklı görüşlere mensup olanları ötekileştirmeyin, en ağır ithamlarla karalamayın. İktidarların her rejimde, muhalilerin ve muhalefetin sadece demokrasilerde olduğunu nasıl unutulabiliriz? Herkesin aynı partiye oy vermesini mecbur kılacak bir anlayışa demokrasilerde yer olabilir mi? Niçin farklı siyasî görüşlere mensup olanlar ‘vatan haini’ olsun?
Bu kadar gerginlik, bu kadar yüksek tansiyon millete ve memlekete ciddî zarar verir. İnanın memleketin içine sürüklendiği bu hal bin defa ekonomik krizden daha zararlı, daha tahrip edicidir. Hep birlikte bu anlayışa itiraz edelim. Germeyelim, gerdirmeyelim, germek isteyenlere fırsat vermeyelim. Bu memleket hepimizin...