BİZE İSLAM MEDENİYET TARİHİNİ ÖĞRETTİ
4 Kasım 2009 tarihinde Hakkın rahmetine kavuşan gazetemiz yazarlarından eğitimci Şaban Döğen Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi’nde Prof. Dr. Fuat Sezgin’den geniş bir şekilde bahsetmişti.
GEÇEN CUMARTESI VEFAT EDEN PROF. DR. FUAT SEZGIN, ISLÂM MEDENIYETINE DAIR, “UMÛMÎ OLARAK BATI’NIN ISLÂM ÂLEMINDEN TESIR ALDIĞI HEM DOĞU’DA, HEM BATI’DA BILINIR. FAKAT BU TESIRIN ÖLÇÜSÜ, ZAMAN IÇINDEKI SEYRI VE MEDENIYETLERIN BAŞLANGIÇ NOKTASI MAALESEF BIZCE BILINMEZ. “ISLÂM ILIMLER TARIHI” HEM BU KARANLIK DÖNEMLERI AYDINLATACAK, HEM DE UMÛMÎ MÂNÂDA ILMIN TERAKKÎ SEYRININ ÇIZGISINI VAZIH BIR ŞEKILDE ORTAYA GETIRECEKTIR, INŞAALLAH.” Prof. fuat Sezgin kimdir?
O zamanki adıyla Batı Almanya olan Almanya’da ilimler tarihiyle ilgili çalışmalar yapan dünya çapında tanınmış bir ilim adamımızdı.
Hayatı
Ülkemizde normal tahsil basamaklarından geçtikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak vazifeye başladı. Daha sonra Almanya’ya gitti. Frankfurt’ta kurduğu İslâmî Araştırmalar Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdürdü. Prof. Dr. Fuat Sezgin, o tarihlerde çalışmalarını sürdürürken Frankfurt Üniversitesi’nde tarih dersleri de verdi. İslâm İlİmler Tarİhİ
1964’te mecburen Almanya’ya giden Prof. Fuat Sezgin’in hizmetlerinin başında İslâm ilim tarihiyle ilgili çalışmalar gelmektedir. Sezgin önce dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan 1,5 milyondan fazla Arapça el yazma eseri tasnif etti. 1967’de de Geschiste des Arabichen Schirifttums adıyla “İslâm İlimler Tarihi”ni kaleme almaya başladı. Eser 20 cild halinde plânlanmıştı. Bir kısmı da Arapçaya çevrilen eserin şimdiye kadar 18 cildini yazıyordu. Klâsik bütün Arapça eserler taranarak kaleme alınan bu ciltlerden birincisi Kur’ânî ilimler, hadis, tarih, fıkıh, kelâm ve tasavvufa; İkinci Cildi edebiyat, şiir ve nesre; Üçüncü Cildi tıp, eczacılık, zooloji ve baytarlığa; Dördüncü Cildi kimya, botanik ve ziraata; Beşinci Cildi matematiğe, Altıncı Cildi astronomiye; Yedinci Cildi yine matematiğe; Sekiz, Dokuz ve Onuncu ciltler lügat, gramer teorisi ve şiire; On Birinci Cilt fizik, teknoloji, coğrafya ve müziğe; On İkinci Cild de İslâmî ilimler tarihinin girişi, ilimlerin ortaya çıkışı; diğer dillerden Arapçaya yapılan tercümeler, teori, tatbikat ve gözlemin, tenkit ve ilim kavramının tarihine tahsis edilmiş vb. tahsis edilmişti.
İslâmî Araştırmalar Enstİtüsü
Prof. Dr. Fuat Sezgin’in diğer önemli bir çalışması da 1982 yılında Almanya’nın Frankfurt şehrinde kurduğu İslâmî Araştırmalar Enstitüsü’dür (Islamic und Arabic Geschiclek). Binası Kuveyt’in yardımıyla alındı. Sezgin’in fahrî olarak idareciliğini yaptığı kuruluş, görünüşte Goethe Üniversitesi’ne bağlıysa da, İslâm ülkeleri tarafından seçilen mütevelli hey’eti tarafından idare ediliyor. Bir vakıla da desteklenmekte. Finansmanını ise, genellikle İslâm ülkeleri karşılıyor.
Enstitü, Sezgin’in dünyanın değişik yerlerinden topladığı on binlerce ciltlik muazzam bir kitaplığa sahip.
Prof. Fuat Sezgin çalışmalarını en az üç-dört dil bilen uzman bir ekiple yürütüyordu. Şimdiye kadar enstitü yüzlerce telif, tercüme ve tıpkıbasım yapmış durumdadır.
Enstitünün çalışmaları arasında ilimlerin tasnifi, kaynakları, bu sahada eser vermiş Doğulu, Batılı müellilerin isimleri ve bu dalda yapılmış olan çalışmalar metodik olarak tasnif edilmesi yer alıyor. Bunlar tamamen modern tarzda, ilmî ölçüler içerisinde ele alınmış vaziyette.
müslümanlar BİLİME nasıl BİR KATKı YAPTı?
Prof. Sezgin, yaptıkları çalışmaları ana hatlarıyla şu şekilde dile getiriyordu:
“Yapılan çalışmalar cüz’î ve cüz halinde birbirinden habersiz bir şekilde basitçe yapılmıştır. Bu çalışmamız ilk olarak Batının, daha doğrusu Batıdaki ilim ölçülerine uygun bugüne kadar Doğuda ve Batıda Müslümanların söylediği, yazdığı ve ortaya koyduğu bütün çalışmaların —görebildiğimiz kadarıyla— ilmî olarak bir araya getirilmesidir. Müslümanlar, Avrupa’nın On Sekizinci, On Dokuzuncu asırlardaki terakkıyatına Yedinci, Sekizinci Asır’da kavuşmuşlardır. Bunları ortaya koymamız için ilim tarihinin bütün kaynaklarıyla bilinmesi lâzımdı. Bu çalışma İslâm dünyasının Avrupa’ya nasıl tesir ettiğini, hangi yıllarda, ne gibi teknolojik ve ilmî çalışmalarla Batıya örnek olduğunu, daha doğrusu ilmin kaynağını ve cereyan şeklini ortaya koyacaktır. Umûmî olarak Batı’nın İslâm âleminden tesir aldığı hem Doğu’da, hem Batı’da bilinir. Fakat bu tesirin ölçüsü, zaman içindeki seyri ve medeniyetlerin başlangıç noktası maalesef bizce bilinmez. Batıdaki kütüphanelerde bu hususlar Batılılara göre bir nebze telif edilmiştir. Fakat maalesef İslâm mûcid ve müellilerince ortaya konulan îcadların kahir ekseriyeti daha sonra Batılılarca, Batılı ilim adamlarına maledilmiştir. Bu çalışmamız “İslâm İlimler Tarihi” hem bu karanlık dönemleri aydınlatacak, hem de umûmî mânâda ilmin terakkî seyrinin çizgisini vazıh bir şekilde ortaya getirecektir, inşaallah.”
İslâm MEDENİYETİ AVRUPA MEDENİYETİNİ Etkİlemİştİr
Prof. Sezgin, “Avrupa medeniyetinin, İslâm Medeniyeti’nden büyük ölçüde faydalandığını ve müessir olduğunu öğreniyoruz. Bu büyük tesire sebep olacak mutlaka yazılı eserlerin de olması lâzım. Halbuki bizdeki kanaat, yalnız birkaç oryantalistin Doğu’dan götürdüğü kitap ile yine onların müşahedelerini dile getiren birkaç eser” şeklindeki bir soruyu da şu şekilde cevaplandırıyor:
“Zaten bu hususlar bizi yıllarca aldatmış. Kim diyor birkaç eserle, birkaç oryantalist? Batı, Haçlı Seferlerinden önce başlamış İslâm âlemini tarassuda. Tâ o yıllarda başlamış İslâm âlemini adım adım dolaşmaya, köylerine varıncaya kadar Avrupalı gezginlerin müşahedelerinde görünür İslâm ülkeleri. Müslümanların kurdukları medeniyet ile onların îcadları bu seyyahların seyahatnâmelerine kadar girmiştir. Esasında denilebilir ki, beş yüz yıl Avrupa, İslâm âlemine karşı, adetâ ilmî bir açlık göstermiş. Sekizinci Yüzyıl’dan 15. Yüzyıl’a kadar daima İslâm âleminden ilim ve teknik ile birlikte metod almış. Bu algılama dönemi tam beş yüz yıldır. Ancak 16. yüzyılda aldıklarını uygulama sahasına koymaya başlamış Avrupa. Daha doğrusu Avrupa İslâm âleminin yedinci ve sekizinci yüzyıllardaki terakkisine ancak On Yedinci, On Sekizinci Yüzyıl’da ulaşabilmiştir” diyor ve sonra da deliller getiriyor:
“Hatta bu yüzyılda yapılmış ve yeni kabul edilmiş birçok âletin daha Yedinci, Sekizinci Asır’da Müslümanlar tarafından kullanıldığına şahid oluyoruz. Bunları şu anda elimizde bulunan yazmalardaki şemalardan çıkarıyoruz.”